Öfke ve Tepki

Ferhat Ünlükal
3 min readMay 22, 2022

Zaman zaman öfkeleneriz. Öfkemiz aklımızdan büyük olmamalıdır. Duygusal zekamızı keşfetmeye başlıyoruz. O zekayı ortaya çıkartmak ve kullanmakta ustalaşmaya çalışıyoruz. Ustalık yolundaki ilk adım bilinçsiz farkındalık ile başlıyor.

Konuları derinlemesine anlar, duygularımızı fark edersek, düşünce şeklimiz, kararlarımız, tepkilerimiz, hangi duygular ile yoğrulduğunu anlarsak bağlamı yakalayabiliriz.

Baskı altında, duygularımızı kontrol altına almak ve onlardan yararlanacağımızı öğrenebiliriz.

Duygu kaynaklı olarak mutlu, üzültülü ve öfkeli olabiliriz. Bu duygunun kendisi değil, onun tetiklediği şeylerdir.

Vücut kendisini duygu ile ifade eder. Duygu, kimyasal değişimlerden kaynaklanır. Hormonlarımız bizi mutlu, öfkeli hissetmemize sebep oluyor. Olaylardan bir miktar soyutlandığında, o duyguları kontrol etmek daha kolay hale gelir.

Uyaranlar, duyguların merceğinden geçerek, davranışların oluşmasına sebep olur. Korku, risk toleransımızı düşürür. Bir de gelen sinyaller ortam nedeniyle zayıflamış ise, o zaman eksik bilgileri ve sinyalleri işlemek daha da güçleşir. Yanlış anlaşılmalar giderek artar. Bir de daha öncesinde güven ortamı ve iklimde hazır değil ise, bu çarpan etkisi ile zarar vermeye başlar. İlk tepkiler bilinçsiz farkındalık ile verilir.

İnsanın rasyonel olduğunu düşündük ancak insan irrasyonel ve duyguları olan bir yaratık. Bu nedenle, yönetimlerin itici gücü de duyguları. Gelecekte, yönetimin yapay zekada olmasını savunan profesyonellerimiz çoğunlukta. Oradaki tartışma da önyargısız bir yapay zeka çıkartıp çıkartamayacağımız üzerine. Ancak şu bir gerçek ki, hormonlardan arınmış bir karar sistemi.

Duyguların etkilerini kontrol edemiyoruz. Onlara nasıl tepki vereceğimizi kontrol edebilirsek, sorunu bir miktar daha azaltacağız.

Duygular, vücudumuzu, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı etkiliyor.

Haksızlığa uğramış, kandırılmış olabilirsiniz. Bu duruma da öfkelenebilirsiniz. Bunların başkalarından kaynaklandığını düşünürseniz, öfkeniz artar, riskleri görme yeteneği azalır. Bu durumda öfkenizin aklınızın önüne geçmesine izin vermeyin. Sorun kimden kaynaklanırsa kaynaklansın, çözmeyi deneyin.

Öfkeniz, düşünce ve davranışlarını yönlendiriyor olabilir. Öfke, davranışları değiştirdiği gibi, güveni de sarsar. Riskler hafife alınıryor, onlar ile ilgili konuşulmaya izin verilmiyor, yanlış giden işlerde suçlanacak günah keçisi aranıyor ise orada gizli bir öfke oluşmaya başlamıştır.

Bu parametreler güveni azaltır. Başkalarını suçlamaya, işaret etmeye, egoların şişmesine, samimiyetin azalmasına neden olur. Riskleri olduğundan küçük görmek, güveni azaltır. Bu tür durumda, sizin duymak istediğinizi söyleyecek politikacılar, mış gibi yapanlar ortaya çıkar.

Bu duygusal etkileri, insanları doğru şekilde değerlendirme yeteneğinizi ortadan kaldırır. İnsanlar korkmaya başladıklarında, yaratıcılıkları düşer, konuşmama ve karışmamaya başlarlar. Kriz modu oluşmuştur.

Üzüntü de kişinin olayları kendi kontrolü dışında hissetmesine, olayları etkileyemeceğine inanmasına sebep olur. Kendilerine haksızlık yapıldığını düşünen, kıymetli çalışanlarınızı oyundan düşürebilirsiniz. Bu noktada dürüst iletişim kurmanız o yeteneklerinizi elinizde tutmanızı sağlar. Eğer bu duruma siz düşmüşseniz de, duygusal farkındalığınızı arttırmanızı öneririm.

Etki ve tepkileri bilirseniz, bir model oluşturabilirsiniz. Duygusal olarak hassas noktaları tespit edebilirsiniz. Bir başkasının düşüncelerini kontrol edemezsiniz. Ancak bunlara nasıl tepki vereceğinizi siz belirlersiniz.

Tetikleyicilerinizin ne olduğunu bilmeniz, farkındalığınızı arttırır. Özellikle bu tetikleyicileri fark eden ve bu hassas noktalar ile oynamaya çalışacak provatörler olduğunu da unutmayın ve bunlara prim vermeyin. Siz tepkilerinizi dengelemeyi başardığınızda sizi kimse manüple edemeyecektir.

Duygularınız oluştuğunda o duygu ile kalmayı deneyin. Üzülün ama tepki vermeyin. Sakın harekete geçmeyin. Harekete geçerseniz, savaş veya kaç üzerine tepki vereceksiniz. Fevri olarak, kaderinizi başkasının eline bırakabilirsiniz. Diğer tarafta da tepkisizlerde olabilir.

Duygusal bir tepki veriyorsanız, durun ve nefes alın. Bir karar veriyorsanız, tekrar okuyun, mümkünse kararınız üzerine bir gece uyumanızı tavsiye ederim. Diğerini duyduğunuzu, sizinde fikriniz olduğunu bunun üzerine söyleyebilirsiniz. Kontrol edebileceğiniz parametrelere odaklanın. Kendine güveniyorsanız, işleri yapabilirsiniz. Kendiniz kadar diğerlerine de güveniyorsanız, işleri mükemmel olarak yapacaksınız.

Unutmayın beynimiz herşeyi gerçek sanar. Hisleriniz sizin düşmanınız değil, sizin ürettiğiniz bir şeydir. Kendi kendiniz ile düşman olmaya kalkmayın. Kendiniz ile savaşırsınız. Hisleriniz ile savaşmayı bırakın.

Onun temel sebebi, tetikleyeni bulursanız, bunu kontrol altında tutup tutmayacağınıza bakabilirsiniz.

--

--