Aptallık Duvarı

Ferhat Ünlükal
5 min readNov 21, 2023

--

Aptallık Duvarı kavramı Takeşi Yörö’ye ait. Tokyo Üniversitesinde birçok saygın görevde bulunan Yörö, 2003 yılında Aptallık Duvarı ismindeki kitabı yazdı. Bu kitap ile “Mainichi Kütür Ödülü”ne lâyık görülür.

Pozitif bilimler, Matematik, Fizik, Kimya ne kadar anlayıp anlamadığınız kesin belli olduğu bilim dallarıdır. Ya çözersiniz ya da çözemezsiniz. Ya anlarsınız ya da anlamazsınız. Anlayanlarda bir noktaya gelir ve bu noktada artık o da anlamaz olur. Bu şeye kendinizi adarsanız anlarsınız, ancak hayat bir şeye adanacak kadar uzun değildir. Bu nedenle insanlar bir konuya adamaktan çekinirler. Bilmedikleri zamanda mış gibi yaparlar. Bir noktada anlama çabasından vazgeçer insan. Bu konuda ısrar edenler, sabır edenler, ihtiyar edenler, o işin uzmanları, üstadları olurlar.

Anlamakta onun altında ona maruz kalmak gelir. İngilizcesi understand, altında ayakta kalmaktır. Bugünün popüler kültürleri, memuriyet anlayışı, makam ve rütbe ile motive edilmişler, bu anlama işinden vazgeçmiş, politika ile ayakta kalmaya çalışan topluluklar oluşturur.

Anlamadığını da itiraf edemez ama makam ve rütbelerden de vazgeçemez. Bu durumda, gerçek soruların sorulmadığı, istenen cevapların konuşulduğu bir ortam oluşur. Eğer yöneticiler güç merkezli ise ve güç zehirlenmesi ile toksik bir ortam oluştuysa, o zaman sadece hoşlarına gidecek cevapları alarak, kendilerine bir seçki yaparlar ve onun üzerinde yeni hikayeler uydurulur. Aptallık duvarı, güç zehirlenmesi ile bir norm haline dönüşür.

Cahil Cesareti dediğimiz kavram ortaya çıkar ve farkındalık azalır. İşte insanın kendi egosu ile imtihanının başladığı noktadır.

O uzmanlaşılan noktalarda biel herşeyi anlamak mümkün olmadığı için bir öğrenme yolculuğu başlar. Bu şekilde düşünüldüğünde, herkes aptallık duvarına çarpar.

Yine bir ego savaşıdır. Çok takılmayın ve aptallıklarınızı da sevin.

Yazar kitabında kabul etme konusunu çok güzel anlatıyor. Anlatılıyor olunması, anlaşılıyor olmasını gerektirmiyor. Anlaşılsa bile kabul edilecek anlamına gelmiyor. Kız ve erkek öğrencilere, bir çiftin halimelikten bebekleri doğana kadar yaşadıkları süreç izletiliyor. Kız öğrenciler, çok eğitici ve çok şey öğrendim yorumunu yaparken, Erkek öğrenciler, bunun bir sağlık bilgisi olduğunu iddia ediyor. Aynı şey karşısında farklı tepkiler veriyorlar. Erkekler doğurmanın kendileri ile alakalı olmadığını düşündüğü için, bu konuyu öğrenmeyi redediyorlar. Burada katı bir Aptallık Duvarı vardır. Bilmediği şeyi biliyor zannetmek yine büyük bir aptallık duvarıdır.

Bir şeyi anlıyor olmak ile ıvır zıvır birçok konuda bilgi sahibi olmak ayrı şeylerdir. Günümüz insanı da FOMO etkisi ile birçok ıvır zıvır bilgiye sahip olsa da, onu değere çevirecek bir uzmanlığa sahip olmayabiliyor. Bu bazen hızlı yükselen yönetici sendromu olarak ortaya çıkar. Aptallık duvarı, ego ve güç ile birleşerek, korkunç bir hal alabilir.

Bugünün hızlı akan teknoloji dünyasında da, Teknoloji ve FOMO etkisi inovasyon budalalığına da yol açar.

Hiyerarşik düzenler, güç zehirlenmesi ve inovasyon budalalığı ile bir konuda ihtiyar eden insanlarının olmadığı halde, bu konuyu nicelik ve kafa sayısı olarak görerek, girişimcilik yapmaya çalışırlar. Ancak onun içerisinde yanma konusu olduğu için bir türlü başaramazlar. Bunun ana temel sebebi de, memurlarını, konfor alanlarında, sadece fikirleri ile makam ve rütbe ile motive etmeleridir.

İhtiyar etme, sabır gösterme, azim etme, resilence kavramları ile girişimciliği açıklamaya çalışıyorlar. Ancak bunun içerisinde uzmanlık, yanma, anlama, yolculuk var. Girişimci kafasına gelmediğinizde bu işleri yapmanız zorlaşır.

Hiyerarşik düzenler, evet efendimcileri yanlarında isterler. Ancak evet efendimciler sistemleri ortadan kaldırır. Şeyh uçmaz, mürit uçurur.

Sokrates, “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir” diyor. Bugün kendisinin bir şeyi o kadar da bilmiyor olabileceğinden endişelenen insan yok denecek kadar az. Olayların hakkında hemen hemen her şeyi bildiklerini ya da bilmek isterlerse öğrenebileceklerini düşünüyorlar. Google bunları bu hale dönüştürdü. Google uzmanları.

Google uzmanlarının durumu çok korkunç. Bir insanın neyi bilip neyi bilmediğinin farkında olmaması büyük felaket. Bunların bir kısmı da yöneticiler. Alınan kararlar yeterli bilgi birikimi sonucu olup olmadığı ile ilgili hiçbir şüphe duymuyorlar. Konu ile ilgili HIPPO görüşlerinin ön plana çıkmasından rahatsızlık duymuyor, hatta özellikle kendi görüşlerinin kabul edilmediği noktada mobbing uyguluyorlar. İşte HIPPO ile ölüm böyle bir mesele.

Verdikleri kararlar konusunda şüphe duymadıkları, uzmanlara danışmaya, dinlemeye gerek görmedikleri için sürekli hata yapıyorlar ancak yine de bireysel çıkarları için bunları kabul etmiyorlar. Bu danışılan uzmanların ne anlattıklarının bile farkında değiller. Bu arada politikacılarda onların bu anlamama durumunu anlamış ve onu manüple ediyorlar.

Aptallık duvarına çarpa çarpa duruyorlar. Hayallerin bir özelliği, gerçeklere çarpa çarpa durur. Bu cehalet kısa bir süre sonra, “Ben ne yaparsam doğrudur!” egosunun yükselmesine, aşılmaz bir duvar oluşmasını yol açar. Kitaptaki örneklerin Japonya’dan olduğunu unutmayın. Kimse kendi üzerine alınmasın.

Özellikle bürokrasi, bir kez bir konuda karar verdi mi, artık inatla kararında ısrar eder. Bilimsel varsayımları kolayca doğru şekilde kabul etmeleri korkunç sonuçlar doğurur. Bilimsel doğru ile bilimsel varsayım ayrı şeylerdir. Memurlar ve bürokratlar toplulukları yarattığınızda, bu karmaşıklıklar doğal olarak oluşur.

Bilimsel varsayımları, bilimsel doğru kabul edenler hayatlarını gerçek dışı kabullere göre, Alice Harikalar diyarı yaratırlar.

Neticede, her şey olasılık sorunudur. Onlarda kötü şans ile konuyu açıklayabilirler. Artık güvenecek bir şey kalmamış, bu kararsızlık durumunda tarikatlara, astrolojiye, spritüel dünyaya adım atmak zamanı gelmiştir. Artık insanlar dingin yaşam ve mutlu olmak arzusuna girmektedir. Daha az düşüneceği, onların adına düşünülen, standartları uygulamak isterler. O nedenle, stratejilerin olmadığını, prosedürler ile stratejilerinin kendiliğinden oluşabileceğini düşünürler. Artık yorulmuşlardır. Girişimci değil, memurlardır ve güvenecekleri bir şey kalmamıştır.

Dünya tarihindeki bu durumu, Nazi, Faşist, Komünist, Radikal görüşleri tercih ettikleri isterik bir bağlılık oluşturdukları partilerde kurtuluşu bulurlar. “Duymadım, görmedim, söylemedim” üç maymunu oynarlar. Çünkü duyulmamış, görülmemiş ve hissizleştirilmiştir.

Siyasi inanç sisteminin oluşturduğu bu durum, çok sayıda ülkenin tarihte yıkımını getirmiştir. Bu her yapı için bu şekilde olacaktır. Pek çok insan hayatını kaybedecek, savaşacak ve yok olacaktır. Öfkeleri, egoları, aptallıkları, atom bombasına dönüşecektir.

Bir şeyi kutsamaya başladığınızda, çok dikkat edin ki, kutsadıklarınız ile sınanırsınız.

Kimseyi kendinize ilah edinmeyin. Tanrısallaştırdığınız yöneticileriniz ile birlikte yıkılacaksınız.

Kolayca anladım, konuşursam anlayacaklar, mutlak doğru vardır tavrı, insanı tek boyutlu düşünceye indirir. Tek boyutlu düşünce de, kendi aptallık duvarlarımızı kendimizin örmesini sağlar. Bu ortam çok konforludur. Ancak duvarın ötesine, kendimizden farklı olanları görmez oluruz. Doğal olarak artık konuşarak anlaşmak olanaksız hale dönüşür.

Başkasının sizi hapsettiği durumdan kurtulma şansınız vardır ancak kendinizi hapsettiğiniz durumundan kurtulmak ancak farkındalığınız ile çıkabilirsiniz ve çok zordur. Aptallık duvarı da bu hapishanenin duvarlarıdır.

Çok okumuş, çok bilgili insanların bu zamanda tarikatların yolunu tutması, kendine bir yol araması, politika üzerinden çıkarlarını öncüllemesi, seçici dinlemeleri ile oluşturulan aptallık duvarı, etik, ahlak ve farkındalık arasındadır.

--

--

Ferhat Ünlükal
Ferhat Ünlükal

Written by Ferhat Ünlükal

Fintek sektöründe deneyime sahip bir liderdir. İş dünyasında girişimcilik ve değer yaratma üzerine, bilgi ve deneyimlerini paylaşmaktadır​.

No responses yet