Bir Zen Hikayesi

Ferhat Ünlükal
2 min readOct 25, 2020

--

Zaman zaman sıkışıp kaldığımızı hissederiz.

Bir uçurum kenarında, tek bir dala ağzı ile tutunmaya çalışan bir adamdır hikayenin baş kahramanı.

Elleri ve ayakları birbirine bağlanmıştır. Tutunacak hiçbir şey kalmamıştır.

Kesinlikle ölecektir.

Bir süre sonra artık yorulmaya başlar adam. Dişleri kayar, çenesi yorulur, yaklaşan ölümü hisseder.

Zen ustası adama sorar, “Bana hayatını kurtarabilecek tek gerçek şeyi söyle.”

Adam kelimeleri duyar ve sonrasında düşünmeye başlar.

İşte bu sizin sıkışmışlık anlarınızı temsil eder.

Aklınız bitti sanırsınız. Ölüm artık aşikardır.

Evet meselenin özü tam olarak buradadır.

Söyleyebileceğiniz tek bir gerçek yok.

Köşeden çıkıp kaderinden kurtulmanın sihirli bir cevabı yok.

Aşağı inerken hangi kelimelerin söylendiği önemli değil.

Tek mutlak öleceğindir.

Bu küçük ama önemli noktayla yüzleşmemek için pekçok şeyi yapmaya çalışırız.

Dünyada yapmak istediğimiz son şey genellikle pes etmemektir.

Fakat düşüncenin sınırlarını anlarsak ve hayattaki bazı şeylerin kontrolümüz dışında olduğuna dair yadsınamaz kesinliği kabul edersek, o zaman dişlerimizle bir dala tutunmaya çalışmanın boşuna olduğunu görebiliriz.

İlerlemekten ve yaşamaktan bizi alıkoyan tek şeyin bir çıkış yolu olmadığı değil, başlangıç ​​için tutmamız gereken bir şeye sahip olduğumuz inancı olduğunu görebiliriz.

Uçurumun kenarındaki adam gibi, senin olmayan ve uzun sürmeyecek bir şeye çaresizce sarılmanın özgürlüğü olamaz.

Bunu yapmakla, tüm özgürlüğü, neşeyi ve yaşamı canlı olmaktan çıkarır.

Bu nedenle, özgür olmanın ve tam anlamıyla yaşayabilmenin tek yolu, dalı bırakmaktır.

Sıkışmış hissetmekten ve bir çıkış yolu bulmaktan kurtulmanın tek yolu, kavgayı bırakmak ve daha büyük bir şeye teslim olmaktır.

Doğal durumumuz sadece var olmak, korku, şüphe ya da tereddütle felç edilmekten ibaret değildir.

Doğal durumumuz, yol boyunca hiçbir şeye tutunmaya gerek kalmadan, özgürce ve isteyerek bilinmeyene doğru gidebilmektir.

Kendini hayatta sıkışıp kalmış gibi hissediyorsan, çaresizce hangi yöne döneceğine ve bir çıkış yolu bulacağına bakmak yerine, kendine neye tutunmaya çalıştığını sor.

Hangi kesinliklerden kaçınıyorsunuz ya da gözden kaçırıyorsunuz?

Ve sonra dalı bırakın.

Dal ile yer arasındaki boşluk, hayatınız boyunca en canlı hissettiğiniz, farkındalığınızın en yükseğe çıktığı yer olacaktır.

Sıkı can iyidir, değişimin dönüşümün habercisidir.

--

--

Ferhat Ünlükal
Ferhat Ünlükal

Written by Ferhat Ünlükal

Fintek sektöründe deneyime sahip bir liderdir. İş dünyasında girişimcilik ve değer yaratma üzerine, bilgi ve deneyimlerini paylaşmaktadır​.

No responses yet