Braess Paradoksu ve Kollektif bilinç

Ferhat Ünlükal
5 min readFeb 20, 2022

Geçen gün Braess Paradoksunu okuduğumda, bir aydınlanma yaşadım ve sizlere de yaşadığım aydınlanmadan bahsetmek istiyorum.

Paradoks 1968 yılında Alman Matermatikçi Dietrich Braess tarafından ortaya atılıyor. Braess, bir yol ağına bir veya daha fazla yol eklemenin içinden geçen genel trafik akışını yavaşlatabileceğini gözlemliyor. Braess belirli bir sıkışık karayolu trafik ağına bir yol yol eklemenin genel yolculuk süresini arttıracağını fark etti.

Paradoksun, elektrik güç şebekeleri ve biyolojik sistemlerde çeşitli kanıtları bulunmaktadır. İş hayatında da odak ile ilgili açılımlarını görmek mümkün. Sadeleşme ve minimalist felsefede de benzer bir düşünce ortaya çıkıyor. Teorik olarak, arızalı bir ağın iyileştirilmesinin, ağın belirli kısımlarının kaldırılmasıyla gerçekleştirilebileceği öne sürülmüştür.

Kornaya basmak, trafik sıkışlığını açmaz. İnsanlar sonuçlar üzerinden tepki verirler. Ancak süreçleri değiştirmez iseler, o sonuçlar her zaman olacağını anlamakta güçlük çekerler.

Modern insanın en büyük sorunu varoluş ile ilgili değildir. Çevre faktörler ile oluşan konular insanlığın gündemini oluşturmaktadır. Trafik bunlardan bir tanesi.

Braess Paradoksu, çok özetle, ne kadar yol o kadar trafik yaratır diyor. Zaman zaman işlerimizde de alternatif planlar yaparak, hayatlarımızdaki trafiği arttırırız. Alternatifleri yapmamızın ana temel sebebi, endişe ve korkular. Hataların yaptığında, onu kabul edip, oradan geri dönmeyi düşünsen, her halde daha az trafik yaratırdık. Ancak insanoğlu bu konuda çok ısrarcı ve hatalarını görmekte bir o kadar zorlanıyor.

Peki nereden geliyor bu teorinin özü. Teorinin özü tüm insanların kendi çıkarlarının kölesi olmasından geliyor. Bazen kavşaklar bu nedenle trafik karışıklıkları yaratıyor. İnsanlarda özünde, kendi çıkarlarının kölesi olduğu için, o kavşaklar sürekli olarak onlara zorluklar ve politikalar getiriyor.

Bir noktaya odaklanamayan insan, o kavşaklar içerisinde, sürekli olarak dönerek, kendi yolunu kaybediyor ve trafik sıkışıklığı yaratıyor.

Teorinin özü, insanların toplu bir şekilde yaşamayı bilmediklerinden kaynaklanıyor. Her insan, bireysel çıkarlarını yaşadığı topluluğun üzerine koyuyor. Bireysel çıkarlar topluluk çıkarlarının üzerine çıktığında da, takımlar ortadan kalkıyor. Özellikle kısa dönemli çıkarlar, uzun dönemli çıkarların çok daha ötesine geçerek, kısa dönemli bireysel çıkarlar ile ülkeler, şirketler yönetiliyor. İngilizler bu konuda uzun dönem siyaset yapabilmeleri konusunda yetkinlikleri daha fazladır.

Yol sisteminin genel verimliliğini düşünebilmiş olsaydık, bazı yavaş yolları hiç kullanmayacaktık. Ancak ana yollar tıkanacağı için, ara tahli yollar oluşturulur ve bu yollarda süreci ve zamanı uzatır. Bu da insanoğlu’nun yine bencilliği ile alakalı bir durumdur.

Seul’de şehrin ortasından geçen otoban kaldırıldı. New York’ta da benzer şekilde yollar ortadan kaldırıldı. Herkes daha kötü bir trafik ile karşılaşmayı beklerken, trafik bir sorun olmaktan çıktı.

Bu kadar çok alternatif oluşturmak, her zaman iyi sonuçlar vermediği gibi, karmaşık ve kaosunda baş sebebi olabiliyorlar. Bugün startuplar ile kurumsal yapılar arasında da benzer bir paradoks’tan söz etmek mümkündür. Kurumsal yapılar daha çok alternatif oluşturmaya çalışırken, bir anda alternatifsiz kalabilmektedirler.

Bazen tek alternatifli yollarda bile trafik yavaşlar ve durma noktasına gelir. Kaza olduğunu düşünürüz ancak bizi yavaşlatan hayalet trafiktir.

İnsanlar hem bencil hem de bir o kadar yeteneksizdir. Beynimiz birçok uyarıcı ile uyarılır ancak bunlara verdiğimiz reaksiyonlar o kadar hızlı değildir. Yol üzerinde beklenmedik bir durumda birisinin frene basması, arkadaki tüm araçlarından benzer şekilde hareket etmesine ve hayalet trafik oluşmasına sebep olur. Hiyerarşik yapılarda da benzer bir süreç gözlemlenir. Organizasyonların hızları bu hayalet trafikten etkilenir. Sanki orada kavşak varmış gibi, bireyler hareket etmeye başlar ve karar süreçleri her zaman bir sonraki kazayı hazırlar. Bu konuda tam kavşak girişlerinde oluşan kazalarda gözükür. kavşağa giren ancak kararsız kalan sürücüler kazaya zemin hazırlar.

Teorik olarak böyle bir kavşak olmasaydı, teorik olarak sabit hızlar ve aralıklar ile ilerleseydi bu durum hiç yaşanmayacaktı. İşte bu süreç hem yapay zeka, hem de otonom sürüş içinde çözülmesi gereken bir problem gözüküyor. Araçlar arası iletişimde bu problemin çözümünün bir parçası olacak.

Ancak insan faktörünün olduğu her yerde, hayalet trafik oluşur. Hem bencilliğimiz hem de yetersizliğimiz bunlara sebep olur.

Yetersizliği aşmanın bir yolu, liyakatten geçiyor. Bir işi beceremiyorsak, daha iyi yapana devretmek gerekir. İnsanoğlu’da işlerin bir kısmını artık makinelere devir etmek durumunda, otonom sürüşte, lidarlardan gelen bilgiyi makineler daha iyi yorumlayabiliyor. Bu iş hayatında daha fazla veri kullanımı ve yapay zeka ile otonom yönetim ofislerimize de gelecek.

İnsanların bencilliği, toplum içerisinde yaşamı güçleştiriyor. Halbuki karıncaları örnek alsaydık, insanlardan daha koordineli yaşadıklarını görebilirdik. Bu felsefe kapitalist toplumlar ile toplulukların yönetimine odaklanmış toplumlard arasında da gözlenebilir. Çin toplumundaki bugün kullanılan en büyük ödeme sisteminin Alipay’in arkasında Ant Financial vardır. Karınca anlamındaki Ant’ın esprisi de, kapitalist sistemlerdeki büyük bankaların yerini, kendi kendine koordine olabilen karıncaları örnek vermiştir. Felsefede topluluk bilinci ile hareket eden karıncaların, filleri yiyebileceği üzerinedir. Takım olmak için üzerinden ders çıkartmamız gereken bir hikaye. Kişilerin kapitalist sistemler ile bencilliği ortaya çıkartarak, takım olmaları ve büyük filleri yemeleri mümkün olmayacaktır. Eğer zaten büyük fil iseniz, karıncaların sizi yemesini izin vermemeniz normal. Ancak o alanda fil değilseniz, kollektif bilinç oluşturmanız için, egonuzu bastırıp, gerçekçi davranmak gerekir.

İnsanoğlu karıncalar gibi davranabilseydi, ne trafik, ne de denetim kontrol sistemleri olurdu. Kollektif bilince erişememiş ilkel insanlar topluluğu denetimi zorunlu tutuyor. Denetim kavşakları oluşturuyor ve hayalet trafik oluşturarak, topluluklar yönetilmeye ve yönlendirilmeye çalışılıyor. Ancak geleceğin hızlı akan, yapay zeka ve veri ile destekli dünyası acaba bu şekilde yürütülebilir mi?

Karıncaların yaşadıkları kolonilerde tek bir amaç var. O da besinlerin koloniye taşınması. Tek bir amaç ve vizyon çerçevesinde birleşmişler. Koloninin takımın hayatta kalması onların ortak hedefi. Ancak bencil insanoğlu gibi yapmış olsalardı, herkes kendi çıkarını koruyarak, ortak bir hedefe ulaşamayacaklardı. İşte liderlerin görevleri, onları ortak bir vizyona ve hedefe yönlendirmek, egolarının ve bencilliklerinden ayrıştırarak, çılgın insan topluluklarından, kollektif bilince erişmiş karınca topluluklarını yaratmaktır.

Karıncalar, kollektif bilince ulaştıklarında, insanlardan daha rasyonel davranabiliyor. O rasyonelite insanların bencilliğinden dolayı, adaletsiz gelir dağılımlarına ve insanların ortak hedeften uzaklaşması ile sonuçlanıyor. Bugünün dünyasında da, toplumsal olayları ve büyük istifa dalgasını getiriyor.

İnsanlar, bencillikleri her noktada gösteriyor. Trafikteki araç yoğunluğu %40'ı geçtiğinde hızımız düşüyor ve hedefe ulaşma süresi artıyor. Bunu yönetici yoğunluğu olarakta okumak mümkün.

Karıncalarda bu durum böyle işlemiyor. Yoğunluk %80 olsa bile karıncalar hızlarını duruma göre ayarlıyor, optimal durumu tekrar oluşturuyor. Bu bize çevik yönetim ilkelerini hatırlatıyor. Çevik takımdaki kişilerin kendi kollektif bilince ulaşarak, kendi kendilerini otonom olarak ayarlamaları ve hedeflerine ulaşmaları bencil insan topluluklarının değil, kollektif bilince erişmiş karınca topluluklarının işi.

Trafik bir dans işi, diğerine göre hareketlerini ve zamanlamasını ayarlamak durumundasın. Takımlarda kendi tangolarını yaptıklarında keyifli bir ortam yaratırlar. Otonomi, kollektif bilinç ancak bencilliğini ortadan kaldırdığında ortaya çıkar.

--

--

Ferhat Ünlükal

Fintek sektöründe deneyime sahip bir liderdir. İş dünyasında girişimcilik ve değer yaratma üzerine, bilgi ve deneyimlerini paylaşmaktadır​.