Değişim
Eskiden ne güzel bir çocukluk geçirdik. İnternet olmadan, dünyadan çok kısıtlı bilgi alarak ancak kendimize dönük, kendimizi anlama konusunda çok daha iyi, dünyayı okuma konusunda kıstlı bilgimiz ile ansiklopedilerden öğrenilen bir nesil.
Bugünün çocukları internet ve sosyal medya ile çok daha dışa dönük, ancak kendisini unutmuş, dışarısı üzerinden kendini okumaya çalışan bir nesile çok hızlı evrildik.
Eskiden televizyonlarda gördüğümüz Yeşilçam hikayelerinin yerini artık zaman ve mekan bağımsız olarak her yerde ne yapıldığını izlediğimiz zaman zamanda karşılaştırma yaparak mutsuzluk yaşadığımız bir dünya.
Akıllı ve mobil cihazlarımız bize anında tüm gerçekleri gözümüzün önüne sererken, kendi zamanımızı değil, başkalarının zamanını da yaşar olduk.
Bu topluluklardaki anksiyete, gelecek endişesini arttırdı. Eskisine göre daha çok şey biliyoruz ancak bildiğimiz şeyler isteklerimizi maksimize edip, bizi tüketim toplumunun bir piyonu yaparken, biz ürünlere sahip olmaya çalışırken, ürünler bize sahip oldular.
Artık bir oltanın ucunda yakalanmış insanlar haline dönüştük. Ürün bedava ise, ürün biz olduk.
Kurumsal yapıya sahip partiler bugün hala kimlik siyaseti ile var olmaya çalışıyor.
Bu kadar olağanüstü bir dönüşüm içerisinde acaba değişimde sorun mu yaşıyoruz. Toplumlarımız değişmiş ancak zihniyet yapılarımız o kadar hızlı değişememiş. Teknolojilerimiz gelişmiş ancak insan o kadar hızlı değişmemiş.
Halbuki davranış olarak, bilgi devriminin tüm imkanlarından yararlanan gençlerimiz, artık şehirlerde ve mega kentlerde yaşıyor. Bu kaosun içerisinde kendi kimliğini bulmaya çalışıyor.
Kentleşen hatta metropolleşen nüfusların yanında, dış göçler olgusuyla tanışan bir gençlik. Dijital dünya içerisinde kendini arayan, gelecek ile ilgili endişeleri artan ve kendisi de göç etmeye çalışan bir gençlik geliyor.
Artık köylü değil, kentli bir topluluk ile karşı karşıyayız. Kendi memleketinden gelenlerin oluşturduğu monolitik topluluklardan, daha komzopolit bir topluluk ile karşılaşıyoruz.
Komşularımızı tanımıyoruz ancak sosyal medyada bir ünlü veya tanınmış kişiler ile arkadaşlık ediyoruz. Hatta onları dikizliyoruz.
Değişim arzusu sanılandan çok daha yüksek. Artık en yaşlılarımız Facebook’ta, Instagram’ı orta yaşlara yeni bıraktılar, gençler ise Snapchat ve Tiktok’ta takılıyorlar.
McDonalds açıldığında bayram ettiğimiz şehirimizde, şimdi olmayan zincir yok gibi.
Dayanışma duygusunun itici gücüyle oluşan hemşericilik, okulculuk, artık çeşitlilik ve farklılıklara bırakıyor.
Zihnimizde 70- 80'lerden kalan kalıplar ile insanları sınıflandırmaya çalışan ve onu hor görmeye çalışan anlayışına isyan eder şekilde topluluklar tüm bunlardan bağımsız olarak kendini değerli görmek istiyor.
İşte siyasetçiler, yöneticiler, liderler bu değişimi okumakta zorluk çekiyorlar. Dayanışma duygusunu, temel dürtüyü anlayanlar tercih sebebi oluyor.
Survivor’daki tüm yarışmacıların her özelliğini bilen kitleler, burnunun uçundaki komşusunun ismini bile bilmiyor. Farklılıklar, çeşitlilikler çağındayız ancak bir o kadar da güvensizlik çağındayız.
Eskiden babamın öğle yemeğine geldiğini bilirim. Şimdi bunu hayal etmekte güçlük çekiyorum. Dışarıda yemek yemek ardık çok sıradan bir şey. Eskiden, ay başında özel olarak gittiğimiz bir etkinlikti.
Değişmeyen, tek şey değişim. Gençlerin yeteneklerini inceliyoruz ve 10 yıl önce mezun olmuş kişiler bile geride kalmış. Yeni gençler çok daha farklı yetkinlikler ile hayata atılıyorlar.
Gecekonduların yerini şimdilerde lüks siteler almış durumda. AVM’ler hayat tarzımızın vazgeçilmezi olmuş. Bazı yerlerde ise gecekondu ve lüks yaşamlar iç içe geçmiş. Aramızdan bir yol ayırmış bizi.
Kuralsızlığın içerisindeki kaos. Kuralsızlık içerisinde oluşan rant.
Sobalı büyük evlerden, kaloriferli küçük evlere geçmişiz. Ataerkil aileden, çekirdek aileye geçmişiz.
Sosyal medya ile aradaki mesafeleri azaltıp, gönülsel uzaklıkları arttırmışız. Kültürel olarak davranış modelleri değişiyor.
Kadın — Erkek eşitliği olmazsa olmaz. Ahlaki referanslarımız değişiyor. Dini anlayışlar değişiyor. Whatsapp’ta Cuma kutluyoruz.
Görücü usulünden, Tinder’e uzanan bir gençlik.
Değişmeyen tek şey değişim, liderlerin bu değişimi okuması ve toplumun ihtiyaçlarına göre ürün ve hizmetlerini oluşturması başarılı girişimlerin temel anahtarı.
Kabul etmeden, kendi kabullerimiz ile ancak kendimize ürün ve servis sunabiliriz.