Değişim Liderliği ve Anda Kalma
Değişim gerçekten zor bir süreçtir. Eğer bir topluluğu değiştirmek gibi bir görev ise, neredeyse imkansızdır.
Çoğu zamanda insanlar değişmez, çevresel şartlar değişir ve insan değişmek zorunda kalır.
Bu nedenle değişim liderliğinde, insanları değiştirmek yerine vizyonu benimsetmek ve onların değişmesi için ortamı sağlamakta bir seçenektir. Diğer seçenek, insanları değiştirmektir ki, hiyerarşik yapılarda at ve al stratejisi ile yönlendirilebilir ancak psikolojik güven ortamı oluşturulmadığında da, 3 -4 çevrimde büyük bir kaosa dönüşebilir.
İnsanların kalplerine anlam dünyalarına girerek, onları vizyona koşturabilmek ise, başka bir seçenektir. Bu da ancak küçük gruplarda, çevik dönüşüm liderliği ile hayata geçme olasılığı daha yüksektir.
Çevikliğin arkasında, ölçülebilirlik, hesap verilebilirlik ve bir vizyon olduğunda da, anlamı yakalamak daha kolaylaşmaktadır. Özellikle startuplar bu avantajları en iyi kullanan gruplar olur.
Yeni dünyada daha büyük organizasyonlar, çok ciddi teknolojik devrimden geçtikleri ve konfor alanlarından çıkmaları gerektiğinden, genellikle bu noktada değişim liderliği zordur ve liderlerin mutlaka ileri doğru gidip vizyon ve yön çizmeleri, ancak sonrasında ana gelerek bugünü yönetmeleri ve değer üretmeleri gibi bir zorlukları bulunur.
Bu da sürekli zoom in zoom out yapmak anlamına gelir ki, gerçekten çok yorucu bir süreçtir.
Farklı bakış açıları inovasyonu tetiklediği gibi, odaklanma konusu da ikinci önemli konudur. Bir tanesi ayrıştırıcılığı diğeri birleştiriciliği öğütler. Problemler önce ayrıştırıp analiz ederek, sistemi oluşturan parçaların ne işe yaradıklarını anlamaya, sonrasında sistemi oluşturan parçaların süreçlerini iyileştirerek, yenilik yapmaya ve sonrasında da tekrar birleştirmeye yarar.
Bu ayrıştırma ve birleştirme konusu, aklıma evimizdeki radyoyu nasıl ayrıştırcığıma ancak sonra nasıl birleştiremediğimi hatırlatır. Anlamak, analiz ve merak için ayrıştırılanlar, sonrasında yeniden o süreçler ile birleştirilmediğinde çalışamaz durumda bir radyo elinizde kalabilir.
Değişim, aynı zamanda bir kültür konusudur. Liderler hangi davranışı desteklerlerse, o davranış kültürün ana taşı olur. Bugünün yapılarına baktığınızda, bazıları ürün odaklı, bazıları satış odaklıdır, bazıları süreç odaklıdır, bazıları müşteri odaklıdır. İşletnelerde farklı bakış açıları olmasının bir sonucudur. Bu asit ve baz dengesi gibidir. Bir bakış açısı çok baskın olduğunda, bir nokta ön plana çıkar ve liderler bu noktaya odaklıyor ise de, bu daha da keskinleşir. Ancak bunların hepsinin olması farklılık kadar, vizyonel değer odaklı bir yapı kurduğunuzda ise sürdürülebilir ve geleceğe bakabilen bir yapı kurabilirsiniz.
Ürün ve servisler neyin satışını yapacağınızı belirler. Ancak bunu müşteri odaklı yapmazsanız, satılamayan ürün ve servisler için zaman ve kaynaklarınızı harcamış olursunuz. Satış odaklı olursanız, sadece ürünün fiyatını ucuzlatarak ve üreterek satabileceğinizi düşündüğünüzde, pazarı satüre ederek, geleceği ortadan kaldırabilirsiniz. Süreç odaklı olmak size iyileştirme sağlayacaktır. Ancak analiz edip, sorgulayıp yeni iş modelleri kurmadığınız ve değere odaklanmadığınız sürece de süreç odağı sizi mükemmelleşmeye götürebilir. Ürün ve mükemmelleşme yaklaşımı sanayi endüstrisinde bazı firmaları özellikle de Mercedes gibi otomobilcileri çok başarılı hale dönüştürdü. Bilgi devriminde de, bunu fark yaratmak için yapmak zorunda kalabilirsiniz ancak rakiplerinizden fark yaratabilecek bir alanınızın ve iş modeliniz olması sizi diğerlerinden ayırabilir. Google ve Yahoo arasındaki farklılık gibi.
Değişimi büyük ve geleneksel yapılarda yapmaya çalıştığınızda genellikle başarısızlık ile sonuçlanır. Bunun sebebi, konfor alanındaki, risk almayan yapıları desteklerseniz, yönetimlerde bu alanlardan çıkmaz ve sistemde ayakta kalabilmek politikalar ve politikacılar ile mümkün olur. Riski, hata yapmayı desteklediğinizde ve onları bu yönde motive ederek, risk alındığında samimi davrandığınızda, risk alanlar cezalandırılmaz ve ödüllendirirseniz, o zaman girişimcilik kültürünü destekleyebilirsiniz. Politikacıların desteklendiği, konfor alanındaki kurumsal girişimcilik örnekleri genellikle değer odaklılık noktasında sorun yaşarlar.
Analiz edebilmek, parçalara ayırmaktan, onlar üzerine düşünmekten, yazmaktan farklılıkları anlayarak, yeniden tasarlamaktan geçiyor. Bu konudaki sistem yaklaşımı ile analizi yazdığım yazıyı da okumanızı tavsiye ederim.
Geleceği yaratmak için öncelikle geleceği hayal etmek, bir vizyona sahip olmayı gerektiriyor. Gelecekteki fırsatları anlayıp, onları analiz edip, nasıl ona gidileceği konusu, bir stratejik uzgörü ve planlama konusu. Uzgörünüz ve bir vizyonunuz olabilir ancak bunu geleceği yaratacak şekilde bir süreç haline dönüştürmediğinizde, o sadece vizyon olarak kalacak bir şey olarak orada kalır.
Vizyon içerisinde de, ürün, hizmet, servis, süreç ve müşteri vardır ve bunu iş modeli kanvası içerisinde değer haline dönüştürülmesi bir süreçtir ve bu sürece göre iş modeli kurulması, projelerin bu iş modeline sadık kalarak geliştirilmesi, ürünün müşterisine değer sunacak şekilde yapılandırılması, müşterileri anlaşmalarının buna göre yönetilmesi, bütünleşik bir yönetim yaklaşımı sunmanızı sağlar. Strateji, iş modeli, proje, ürün ve müşteri aynı düzlemde birleşmiş olur. Zor olan kısımda bunların aynı düzlemde birleştirilmesidir. Bu büyük bir geminin inşası esnasındaki bütünü oluşturan parçaların milimetrik olarak tutturulmasını gerektirir ki, çok ciddi bir yönetim konusudur. Başarılı iş modellerinin özünde bu dengenin kurulabilmesi ve çalıştırılması yatar.
Sürekli gelecekte yaşamak, vizyon ve stratejiyi kuvvetlendirebilir ancak bugünü yaşamadığın sürece, bugün bir şey yapamaz ve yürütemez noktaya gelinebilir.
Bu süreçte ekipleri değişim için zorlayacaksanız, insanlardaki istediğiniz davranışlara odaklanmanız, onları teşvik etmeniz ve onlara psikolojik güvenlik ortamı ve büyüme zihniyeti kazandırmanız gerekir. Bunu sadece tek tek insanların değişimi yerine toplulukların değişimi olarak bakarsanız da çalışma ortamını bu davranışları teşvik edecek şekilde süreçlerinizi tekrar tasarlanmasından geçer. Değişim liderliğinde, liderlerin yaklaşımı kadar, onlara ilişkin süreçlerin de kurulabilmesi de büyük önem taşır.
İnsanları bugün işlerine odaklanmasını ikna etmenin yolu,onları adil olarak ölçmekten geçer. Ölçülemeyen şey iyileştirilemez. Ölç, fark et, onlara sonuçları göster, fark ettirdiklerin ile hedeflerini koy. Onların değişmelerini sağla. Bunun için popüler methodolojilerden birisi de OKR (Objective Key Result)’tır.
Bugünün karmaşık dünyasında, analiz, problemleri anlama, problem çözme ve stratejileri ile birleştirme gerçekten zorlu bir süreç. Okuma, dinlemekten daha hızlıdır. Bu nedenle rapor yazın. Yapmakta izlemekten daha hızlıdır. Bu nedenle de uygulayın.
Tüm bunları pozitif bir duygu haline yapmanız, size güzellikleri getirecektir. Sinik ve karamsarlarla ortak ortaklık, inançların kendilerini gerçekleştirmesine sebep olacaktır.
İnsanlar, size büyük vizyonlarınız olduğu için katılırlar, zayıf liderlik nedeniyle de sizden ayrılırlar.
Yaratıcılığı geliştirmenin ilk yolu kuralların olmadığını, sadece inançların olduğunu kabul etmektir.
Liderlerin işi tüm fikirlere sahip olmak değil, tüm fikirlerin duyulduğundan ve en iyi olanın kazandığından emin olmaktır.
Hem değişimi yöneteceğiz. Hem geleceği göreceğiz. Vizyon vereceğiz ve sonrasında bugünden gelecek süreçlerini yaratacağız ve bugün değer üreteceğiz diyoruz. Bu söylenilenler nasıl olacak.
Bu durum esasında zamanda yolculuk yaparken, iş yapmak gibidir. Zamanın hiçbir noktasında kalmadan, arkasında veya ilerisinde, sürekli olarak ana gelmek ile olabilecek bir meziyettir. Değişimi yönetmenin, insan içerisindeki en önemli konusu onun psikolojisini yönetebilmektir.
Geçmiş için pişmanlık duymamak, gelecek için endişelenmemek, anda kalarak, geleceği yaratmak gerçekten değişim liderlerinin en büyük mücadele alanı. Kaslarınızı geliştirirken nasıl egzersiz yapıyorsanız, gelecek işleri yapabilmek için beyninizi eğitmek içinde egzersiz yapmalısınız. Özellikle mindfullness kavramı Google’da ortaya atılıyor. Kısaca aşağıdaki yazıma da bir göz atmanızı tavsiye ederim.
Hayatınızın içerisinde bu kadar çok şey yaşanıyor iken, eski kadim bir öğreti Toltek’i uygulamanızı öneririm.
Toltek’in anlamı bilgi insanıdır. Bugünün bilgi çağındaki bilgi insanları ve işçileri için geçmişin ışık tutan bilgeliği ve kadim öğretisi bize ışık tutabilir mi?
Toltekler, Amerika uygarlıklarından birini oluşturan halklardandır. Meksika’daki Aztek öncesi üç kültürden biridir. Mayalar, Toltekler, Olmekler.
Meksika topraklarında ilk insan topluluklarına ait izler yaklaşık 20.000 yıl öncesinde görünür. Bıraktıkları eserler, gelişmiş bir medeniyet olduklarını gösterir ve piramitlerde olduğu gibi birçok gizemi içerisinde barındırır.
Toltek bilgeliği bugün hala Meksikalı kızılderilileri tarafından uygulanan canlı bir öğretidir. Toltek bir yaşam sanatı uygulayıcısıdır.
Geçmişten gelen kadim öğreti, 4 anlaşma ile an’da kalmanın gizemini öğretir. İnsanoğlu bir anlam arayışındadır. Yaşam amacını arar ve rüyalar içerisinde gezinir, olayların akışına kaptırarak bireysel rüyalarımızı göremeyiz. İçimizde oluşan bu boşluk hissi anlam arayışını arttırır. Mutluluk arar ama bulamaz.
Mutluluk esasında yanı başınızdadır. Biz başkalarının rüyalarını izlerken, o bizi izler.
Sözleriniz büyüdür. Sözlediğiniz her şeyin bir anlamı vardır ve kaybolmuyordur. Onlar evrende asılı kalırlar. Söylenen sözlerin bir anlamı, ağırlığı ve karşılığı var. Konuştuklarımızı etkiliyoruz. Onlara bir enerji bırakıyoruz. İyi olanlar kalbimizi ferahlatıyor. Kötüler ise onu karartıyor. Ağızdan çıkan her sözcüğün, kalbine dokundurarak geçir. Bir büyü gibi. Ruhunu okşa. Sözcüklerini önce kalbinden geçir diye bir anlaşma yapsak.
Bu şekilde kalbin kabul ettiğini karşımıza söyleyecek ve kalpten kalbe iletişim kursak. Tüm eski anlaşmaları bozun ve bundan böyle ağzınızdan çıkan her sözlüğü kalbinizden geçirin.
Şeyh Edebali, Düşüncelerine dikkat et sözlerin olur. Sözlerine dikkat et ,davranışın olur. Davranışına dikkat et, alışkanlıkların olur. Alışkanlıklarına dikkat et, günahların olur. Günahlarına dikkat et, sonun olur diyor. Değişim ve alışkanlıklar konusunda da makaleme göz atabilirsiniz.
Yine Şeyh Edebali, “Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana.
Güceniklik bize; gönül almak sana. Suçlamak bize; katlanmak sana.
Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana. Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.
Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana diyor.
Sözler büyüdür. Kelimeleri büyülü olarak kullanın. Bir olay ve kişi hakkında düşüncelerimizi yoğunlaştırdığımızda, o kadar gerçeklikten uzaklaşırız ve kendimizi hasta ederiz. Kötü söz söyleyene aittir. Siz almadıktan sonra o onda kalacaktır. Sen bu sözleri kabul edersen, bizdeki anlamları ile inciniriz veya seviniriz. Ancak unutma ki söylenen sözler söyleyenlerin anlamlarıdır. Kendilerinde olanları söylerler. Bu nedenle hiçbir şeyi kişisel algılamayın.
Kişisel algıladığınız her şey kaygıya sebep olur. Güzel veya çirkin her söz için geçerlidir. Önemli olan senin kendini ne kadar tanıdığın ve farkında olduğundur.
Her insan kendi özelinde muhteşem bir varlıktır. Muhteşem bir. dünyada sonsuz kaynakları yaşıyoruz. Evrene verdiğimiz negatif enerji, kollektif bilinci zedeliyor. Bu da kalbimizden geçtiği için öncelikle kalbi bu olumsuzluklardan korumak gerekir.
Varsayımlarımız, içimizde konuşan başka bir biz tarafından ortaya çıkıyor. Bu şekilde aslında olduğumuzu değil, olmasını istediğimiz veya istemediğimiz şeyleri düşünüyoruz. Bu da mutsuzluğun temel kaynağı. Çünkü düşünce bilginin sesidir. Olmuş ya da olacakların hakkında varsayımlarımız bilgi üzerine olmalı.
Kaygılarımız bizi An’dan uzaklaştırır. Geçmiş ve gelecek arasında kaybolur ve bugünü kaçırırız. Yaşamdan uzaklaşır, tüm enerjimizi tüketiriz. Tükenmişlik sendromuna yakalanırız. Bu nedenle hiç bir şeyi varsaymayın. Sürekli kendi kendimize tespit ettiğimiz varsayımlar ile kendimize acır ve karşındakilere öfke duyarız ve kendi cehennemimizi yaratıp, içinde yanarız. Kendinize iyi davranın ve varsaymayın.
Tüm bu alışkanlıkların kalıcı alışkanlığa dönüştürmenin yolu, yapabildiğinizin en iyisini yapmaktır. Bu zaman alacak, yürümeden önce emeklemeniz gerekecek, ancak durmayın hata yapabilirsiniz, yılmayın, tekrar tekrar yaparak, en iyisini yapmaya çalışın.
En iyiler zaman zaman değişir. Çünkü duygusal varlıklarız, hastalanacağız, yorulacağız, kızacağız. Zaman zamanda enerjimiz yerine gelecek. Bu zaman içerisindeki bir yolculuktur. Sen yola çık yol sana görünür.
Kaygılanmayı bırak ve yapmaya başla. Kendini, çevreni, olayları kabul et ve en iyisini yapmaya çalış. Bu şekilde yaşam enerjisi ile dolacak ve daha yoğun yaşayacaksın. O zaman başkalarının rüyasını değil, kendi rüyalarını görecek ve bireysel cennetini yaratacaksın.
İşte o zaman geçmişten pişmanlık gelecekten endişe duymayarak, An’a geleceksin. Dört anlaşmayı tamamlamış olacaksın. Tüm anlaşmalarınızı bozup, kendi cennetinizde özgürleşebildiğiniz sürece, kendi rüyalarınızı gerçekleştirebileceksiniz.
Değişim liderliği ile anda kalmanız dileğiyle.