Gölge etme başka ihsan istemez
Büyük İskender, bir gün Korinthos’a gelir ve hakkında çok şey duyduğu filozofu bizzat ziyaret eder.
Diyojen, sokaklarda yatıyor. Açık alanda yatmış güneşleniyor. Bu sırada ona gelen kalabalığa, doğru bakarken, İskender öne çıkıyor.
Ben büyük kral İskender’im der. Ben de köpek Diyojen’im.
Büyük kral, yerde yatan adama, kendisinden bir isteği olup olmadığını sorar. Diyojen de istifini bozmadan “Evet, gölge etme yeter” der.
Çıkarların her şeyin üstünde yaşanılan Dünya’da, dünyevi değerleri küçümser.
İskender’de “Eğer İskender olmasaydım, Diyojen olurdum.” der.
Diyojen’in söylediği siyasi gelişmelere bir tepkiydi belki ama büyük resme bakmak gerekiyor.
Helenizm döneminde, Yunan şehir devletlerinin yerini İskender’in imparatorluğu alıyor ve kültür tüm yarımadaya yayılıyor.
Generaller arasında paylaşılmış, merkezi bir iktidar olmadan, organik ve dağınık bir Helenleşme.
Yunan şehir devletleri bağımsızlıklarını yitirince, o zaman insanlar kendilerine dönüyor. İdeal devlet ve sistem nasıl oluru düşünmemeye başlıyor. Çünkü artık sistemi şekillendirme gücü çoktan alınmış.
Bu güçsüzlüğe karşı, onun ile yüzleşmemek için, bozuk düzenin içerisinde insan ne yapmalıdır, kendi içinde mutluluğu nasıl bulmalıdır sorularını sormaya başlıyor.
Bu size bir yerden tanıdık gelmiş olabilir mi? O dönemde de taraftar toparlayabilen gruplar, Kinikler, Epiküristler, Stoacılar, Skeptikler, Neo- Platoncular.
Kinikler, Dünya nimetlerine sırt çevirerek, otoriteden nefret ediyorlar. Daha önce birçok kez tarihte tekrarlanıyor. Şimdilerde de sanayi devriminin çöktüğü dönemde, karşımıza çıkıyor.
Antisthenes, Sokrat’ın öğrencisiydi. Aristokrattı. Atina’nın ve babasının kaybı, onu derin bir değişikliğe götürdü. Sevdiği lükslerden nefret ederek, saygı duyduğu kurumları küçümsedi. Amacı gerçeği tüm çıplağı ile görebilmekti.
Sarayda yetişti. Hayatın bir gün çirkin yüzüyle karşılaşıyor, kör oluyor ve saraydan kaçıyor.
Buddha’nın hikayesi de, görünüşte başarılı ama kusurlu bir insanın gözden düşmesi ve bir sürü denemeden sonra gerçek başarıyı bulma hikayesidir.
Antisthenes, düştüğü boşlukta, iktidarları olumlayan, şan, şöhret, mülk, din, sosyal sınıflar, milliyetçilik, aileye karşı çıkıyor.
Filozofun yurdu, anayasası olmaz, onun anayasası bilgelik, erdem ve anarşizm olarak ortaya koyuyor.
İnsanı materyal ve düşünsel alışkanlıklardan vazgeçirmek zor olduğu için, onları ulvi amaçları için trollediler.
Bugün sosyal medya trollerinin babası Diyojen’in lakabı köpekti.
Bir fıçı içerisinde yaşadı. Elinde bir mum ile dolandı. Dürüst ve gerçek bir adam aradı. Basit yaşadı. Saygı gören, aynı zamanda dalga geçilen, köyün delisiydi Diyojen.
Şana ve şöhrete karşı çıktı ama şan ve şöhretli oldu. Otoriyete itaatsizliği şova dönüştürdü.
Şovmen olduğu için, Platon ona ilgi gösterilmemesi gerektiğini söyledi.
Şöhret konusu dışında, savunduğu değerleri yaşadı Diyojen.
Sisteme karşı çıkmak, öğretilerin başka nesillere aktarılamaması gibi bir dilemmayı içerisinde barındırıyor. Belki de bilgelik aktarılması gereken değil, yaşanması gereken bir değer.