Güç oyunları
Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar.
Güç oyunu esasında güçsüzlük oyunudur. Farkındalık güç oyunlarının panzehiridir.
İnsan egosu güçlü olmayı, güce tapmayı sever. Güçlü olmayı, özgür ve güvende olmak ile eşleştirir. Kendi hayatını istediği gibi yaşamayı, istediği gibi karar vermeyi güç eksenli olarak düşünür. Bir şekilde mutlu olacağını düşünür.
Hepimiz oyun oynayarak öğrenmişizdir hayatı. Eğer güç bir oyun haline dönüşürse, artık farkındalık ortadan kalkar bağımlılık haline dönüşür. Onu artık zevk için oynamaya başlar. Aynı katil karelerin yemek için değil, zevk için öldürdükleri oyuna dönüşür.
Çok ileri seviyelerde güç oyunları, akıl oyunları ile devam eder ve karşısındaki yetersiz hissettirme, o şekilde yönlendirdiğini gördüğü zaman daha fazla manüplasyon ihtiyacı artar. Narsist oyun başlar. Kurbanda bir süre sonra oyun oynamaya başlar ve her ikisi de farkındalık durumunu açmıştır ve çıkarlar o yönde gelişmiştir.
Bir inanç sistemi, doğru değerlendirilmediğinde, oyun haline dönüştüğünde, artık çok tehlikeli bir silah haline gelir. Aynı dinamit insanlığa fayda sağladığı gibi, insanlığı büyük zararlarda vermiştir. Araçların nasıl kullanıldığı, onların fayda ve zararlarını ortaya çıkartır.
Küçük yaşlarda oluşan inanç sistemleri, güçlü olanlar isteklerine ulaşır, güçsüz olanlarsa isteklerine ulaşamazlar. Güç merkezli olarak algılar gelişir ve sonra insanın yapacaklarının sınırı olmaz. Ancak etik ve ahlak, vicdan kavramları geliştiğinde bunlarını sınırları çizilir. IQ’su bu anlamda yüksek olanlar, sınırları da olmadığını görünce, narsizmin doruklarına çıkabilir.
Her zaman sorudur. Para mutluluk getirir mi? Özündeki soru güç mutluluk getirir midir? Güç mutluluk getirmez, keyifsiz yaşanır ve mutsuzluk gelir. Hayattan doyuma ulaşamazlar. Sınırlar her zaman bir öteye taşınır. Sürekli olarak yaptıklarının daha fazlasını yaparlar. Kendi cehennemlerine emin adımlarla koşuyorlardır. Size hayır gibi gelen şeyler şer, şer gibi gelen şeyler hayır olabilir. Hayatın dilemmasıdır.
İnsanın doğası ve egosu, gücü ister ve oyunda insanın çocukluğundaki ilk öğrenme şekli olduğu için, güç oyunlarını oynamanın keyifli olduğunu düşünür. Hiyerarşik düzenler bu güç oyunlarını oynamayı daha da körükler.
Hayatta bazı soruların cevaplarını nasıl veriyorsak, onlar bizim hayat felsefemizi belirler ve ona göre yaşarız.
Mahatma Gandhi şöyle diyor. “Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür. Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür. Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür. Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür. Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür. Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür. Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.”
İşte bu kültürü oluşturuyor ve insanın değişimi dönüşümü dünyadaki en zor şeylerden biri. Ancak kendi tarafından yapılabiliyor ve farkındalık ile başlıyor. Sonrada kabul edip, aksiyonları almak ile devam ediyor.
Tavırlarımız, kendi iç gücümüzü nasıl kullanacağımızı ve nasıl bunları reddedeceğimizi belirler. Karakter ve tavırlar birbirinden farklıdır. Karakter “kim olduğun ile”, tavır “kim olduğunuz ile” alakalıdır. Bunu güç anlamında değil, etkileşim anlamında kullanıyorum.
Erken dönem elde ettikleri deneyimler, diğerlerinin peşinden koşmayı, güce tapmayı, biat etmeyi, tutunmayı veya kıskanmayı, nefret etmeyi, isyan etmeyi, acıları, kayıpları ve korkuları yaşamaya ve yaşatmaya sebep olur.
En büyük acıları yaşayan öfke ve sertlikte, kandıran bir güç olma yanılgısını yaşar insan. Hükmetme, taciz, üstünlük kurma arayışında temelde tehlikede ve güçsüz olma inancı yatmaktadır.
Bu nedenle yapılan algı oyunları, manüplasyonlar, temelde yönetme ve kontrol etme duygusundan gelir. Temel dürtü parçalamak olabilir. Tarih boyunca bu şekilde insanlar yönetildi ve bugün de çok kullanılan bir yöntemdir.
Eğer bunlar yapılamıyor ise, aşağılama, yetersizlik, sevilmeme, güçlü olmaktan suçluluk, korku duyma oluşturulur. Her an risk altında olma, yalnızlaştırmak, savaş ve kaç tepkisini tetikler.
Ele geçirme, sahiplenme dürtüsü ile ilk olarak orayı istila etme duygusu gelişir. O nedenle kim kimin ayağına ilk basacak oyununun başlangıcıdır.
Birbirine eşlik eden, takım olan insanlar yerine, rakip savaşçılar haline dönüşürler. Güç oyunlarının sonucudur. Hiç şaşırmayın ve bu özellikle birileri tarafından tasarlanmıştır. Farkındalığınız yoksa, biat ediyorsanız, bu oyunun bir parçası olursunuz. Sun Tzu üstad, bir planın yoksa bir planın parçası olursun der.
Farkındalık olmadığında, gelinen nokta gayet hayret vericidir. Ancak bu durum uzun sürmez. Savaş, kaç oyununda, savaş pozisyonuna geri dönülür. Akıl ve algı oyunudur. Temelinde güç oyunu.
Bu şekilde birbiri ile savaşan, direnen, dinleme, anlama ve sevmekten kaçınan, kaba, saldırgan, kontrolü elde tutmak için her yolu mübah olarak gören zorba insanlar oluşur.
Parçalayarak yöneten ve algıyı bozanın katil fareleri oluşmuştur ve sistemler bu şekilde güç oyunları ile yönetilir.
Kendine acıma, acılarla, mızmızlanmalar, hastalıklar, duygusal baskılar, suçluluk hissiyle, sürekli eleştiriyle yöneten, kontrol eden, yönlendiren pasif saldırgan davranışlar oluşur. Parçalayarak yönetenler için bilinçli bir sonuçtur.
Sözel, fiziksel taciz ve şiddet uygulayan ve uygulanan, tutunduğu şeyi kaybetmemek için hayır diyemez duruma gelir. Bu güç temelli olarak, para, makam ve mevki olabilir.
O nedenle hayır diyemeyen, sürekli evet efendim diyen, biat eden topluluklar, insanları korkuları ile kurulur. Bunun dışında bir çare olmadığını düşünen ve çaresizlik içerisinde çözüm bulduğunu düşünen, çıkarları için kurnazlık yapması gerektiğini algılayan, etik, ahlak ve vicdanı bir kenara bırakmasının kendisi için iyi olacağını inanan bir insan yaratırsınız.
Aşkı için sevdiğini öldürmeyi, sevdiğini kaybetmemek için onu göz açtırmayan, kıskançlık krizi geçiren, onu ortamdan soyutlayan, sevdiği şeylerden uzaklaştıran, güç oyunu başlangıcıdır. Ancak oynanan şey güçsüzzlük oyunudur.
Psikolojik güven ortamı, güç oyunlarının daha az oynanmasını sağlar.
İnsanın elindeki en büyük güç seçim yapma özgürlüğüdür. Dinleme, anlama, paylaşma, sevgiyi yaşatma, büyütmek, korku yerine gerçek gücü hayata çekmek kendi elindedir.
Çocukluk döneminden özgürleşerek, gerçek gücümüzü kullanmaya, farkındalığımız, vicdan, sevgi ile yoğurduğumuzda, hayatın güzelleştiğini göreceksiniz.
O zaman birleşecek ve olgunlaşacaksınız. Büyümüş ancak hala çocuklar gibi güç oyunlarının arkasına sığınmayacaksınız.
Samimiyetle, özenle oluşan sağlıklı ilişkiler, içten saygı ve güvenle güçlenecektir. Kim o konuda iyiyse, onu ortaya koymaktan mutluluk duyar, diğeri için yenilme ve aşağılanma anlamına gelmez.
Aöaç üstünlük kurmak değil, güçlü yönlerini güvende şekilde birbiri ile paylaşmaktır. Takım olmaktır.
Bir sorumluluğu üstlenmek, denetlemek anlamı taşımaz. Hayır demekte evet demekte kabul edilir. Güç merkezi kendi isteklerine sürekli evet denilmesini arzu eder.
Kaynaklar iyi kullanılarak, liderlik, dinleme, anlama, koruma ve psikolojik güven kazanılır.
Korkudan kaynaklanan güç mücadelesinde savaşanların arasında saygı ve sevgi kalmamıştır. Saygı, sevgi, güven ilişkileri ancak sürdürülebilir kılar. Savaş kaç tepkisi üreten sistemlerin takım olması mümkün olmaz.
Paulo Coelho, ’’Yürüdüğüm yolun doğru yol olduğunu nasıl bilebilirim?’’ Ve pek çok insanın bu soruya yanıt bulamadığı için arayışından vazgeçtiğine tanık olmuştur.
İçinizdeki güce odaklanın. Onu keşfedin. Yaşamak, zevk almak, anı yaşamak, hedefiniz olsun.
Güçsüz olduğunuza değil, güvende, dinleyerek, anlayarak, ilgi göstererek, var olan gücünüzü kullanmanız dileğiyle.
İçsel gücünüz sizi sağlıklı, bereketli yaparken, hayatınıza da lezzet katacaktır.