İnsanca

Ferhat Ünlükal
7 min readAug 29, 2022

Sevgili değerli kurucumuz Sn. Vehbi Koç “En önemli sermayem insan kaynağımdır” diyerek, belki 100 yıl öncesi sanayi devrimini nasıl yönettiğini özetliyor. Bize de önümüzdeki bilgi çağında önderlik ediyor.

İnsan her organizasyonun ana bileşeni. Saygılı ve onurlu davranıldıklarında, kuruluşlarının pazarda başarılı olmalarının anahtarı. İnsana insan gibi insana yaraşır şekilde davranmak, geleceği garanti etmek anlamına geliyor.

İnsancıl bir iş ortamı ve kültürü yaratmakta bir işin sürdürülebilirliğini sağlıyor.

Pandemi ile birlikte, geleneksel yönetim anlayışı, empati, şefkati, dinleme ve ekip oluşturmayı da içeren yumuşak güç (soft power) dediğimiz şeylerinin önemine vardık.

İnsanlar üzerinden sert güç (hard power) denemeleri onları giderek uzaklaştırıyor. Güç merkezli olarak, kendini haklı görerek, patron gözlüğünden buna sessiz bırakma deniyor.

Benim penceremden bu sensiz bırakma.

Geçmişte insan kaynakları olarak telafuz ederdik ve hala o şekilde telaffuz eden bir çok işletme var. Hatta bu konuda espri insan kaymaklarıdır. Hiyerarşik yapılarda, insan kaynakları, insanı bir kaynak olarak görüyordu.

Halbuki tüm teknolojik gelişmelere rağmen, insan bir kaynak değil, insandır.

Yönetimin çift taraflı sorumlulukları vardır. Kurum ve toplumu, hem etkin hem de insancıl kılabilmek.

Sanayi devriminde, mesleğimin de babası Taylorizm ile verimlilik insanlığın önüne geçti.

Bu organizasyonlar, insan ruhunu hapseden bir hapishane görevi üstlendi.

Dünyadaki iki büyük problem, iklim değişikliği ve gelir eşitsizliği. En büyük problemlerin temelinden ekosistemlerin, türlerin, doğal kaynakların ve çevrenin sürdürülebilirliği, insanoğlunun yaşamsal enerjisinin tükenmesi.

İnsan enerjisi, onurlandırılmalı, sürdürülmeli ve zenginleştirilmelidir. Bunun için ihtiyaç duyduğumuz şeyler yaratıcılık, hayal gücü ve yenilliktir.

İnsana ve insanoğluna hizmet etmekten daha insani bir durum yok. Sürdürülebilirlik yenilik ve dayanıklı organizasyonların temeli de insancıllık.

Her işletme sosyal bir girişim olmak zorunda kalıyor. İnsanlığın bir ihtiyacını çözmediğinizde, zaten para kazanamıyorsunuz. Müşteri odaklı olarak, bir problemi çözmek, şirketlerin sürdürülebilirliğinin anahtarı. İnsana insan gibi değer vermek, onun bir problemini çözmek, paydaşlara insancıl bir şekilde yaklaşmak bu anahtarın kıvrımları ve şifreleri.

Kapitalist sistemlerimiz kontrol duygusu ve arzusu ile işin bir makine gibi yönetileceğini ve insanın o kaynaklardan biri olduğuna bizi inandırdı. Bunu hala devam ettirmeye çalışanlar var.

Ancak dünya değişmiş. Gelen dijital çağda, kendi içgörülerindeki değeri görenler, büyük değer yaratabiliyor. İşi geleneksel olarak görenler riskleri arttıdığını görüyorlar. Yeni dünyayı eskinin finansçıları üzerinden yönetmeye çalışıyorlar.

Bazılarımız neyin değişmesi gerektiğini çoktan anladı ve buradaki fırsatları değerlendiriyor. Ancak büyük çoğunluk değişim için geç kalmış, eski sistemlerin yeni kopyalarını yapmak ile meşguller. Eski sistemleri dijitalleşme peşine düşüyorlar ancak hazır ele almışken yeni parametreler ile iş ortamlarını yeniden tasarlamadıklarını anlamakta güçlük çekiyorum. Değişimin korkutucu olması bir neden olsa gerek. Geleneksel düşüncenin ne kadar yeni düzenin parametrelerini kavramadığını maalesef görüyoruz.

Dijital çağ sadece teknoloji ile ilgili değil, o insanlarla da ilgilidir. İnsancılık ile ilgilidir.

Açıklığı ve öğrenmeyi kültürün bir parçası nasıl yapabiliriz. Egoist bir beni bırak ve kollektif bilince sahip bir beni kucakla.

Kolay bir süreç olmadığını kabul ederek, bir felsefeye, anlama ve motivasyona dayanması gerektiğinin de farkındayım.

Çıkarlar bunu kabul etmiyorsa, o zaman çokta yapılacak birşey kalmaz. Ancak geleceği yaratmak isteyenler mutlaka kollektif bilince doğru kaymak zorunda kalacaktır.

Bu şekilde daha insanileşecek yolculuğa çıkabileceksin. Yeni dünyayı yaratmadaki rolümüz, kollektif bilinç ile birbirimize getirebileceğimiz neşe ve ilham.

İlham veren içgörü, insancıl bir ortam, daha iyiye gitme konusunda cesurca ilerlemek, iş yapış tarzlarımızı kökten değiştirecek ve elimizdeki yeni fırsatları değerlendirmeye zorlayacaktır.

Erkeklerin ağlayacağı, yetişkinlerin oynayabileceği bir dünya hayal ediyoruz.

Kutsal kitapların belirlediği ahlaki emirlerden kendinize yapacağınıza başkalarına da yapın veya kendinize yapılmasını istemediğinizi başkasına da yapmayın.

Hepimiz birbirimiz için bir şey yapıyoruz. Fırıncı olmasaydı, hangi ekmeği yiyecektim. Ben olmasaydım da, o ekmeğin parasını nasıl alacaktı.

Gelecek, ne kadar insancıl olacağımıza göre şekillenecek.

Dijital çağ, yeni sosyal, politik yapılar ve ilkeler gerektiriyor. Biz ise eski analog dünyalarımızın parametrelerini bu dünyaya taşıyoruz.

VUCA dünyasından geçiyoruz. Karmaşık ve belirsizlik ortamı, liderlikte bir parametre değişikliği gerektiriyor. Şu ana kadar tüm hayatı verimllilik olarak gördük. Çeviklik, yaratıcılık, zanaatkarlık geleceği daha fazla şekillendiriyor.

Yöneticiler, müşteriler, çalışanlar, şirketler çıkarlarını en düşük paydada dengeye getirirler. Ancak sinerji için ortak paydalarını arttırmaları gerekir. Artık onlar şirketin kökü olan kumpanya da aynı aşa kaşık atan insanlar toplululuğu olmalarını bilmeleri, birbirlerine düşmanlık yapmak, liderlerin ayrışması değil, birleştirmesi ve hizmetkar liderlik yapması beklenir. Bunun ana sebebi ise, eski oyun planının devrede olması, hiyerarşinin buna göre işlemesi, kompanzasyon paketlerinin bunun üzerinden verilmesi ve bundan kimsenin vazgeçmek istememesidir. Bu da güç merkezli yönetimin kısa vadeli bile olsa devam etmesi anlamına gelmektedir. Çünkü kişilerin ömürleri kısadır ve kişi kendini düşündüğünde kısa vadeli olarak düşünür ve normaldir. Eğer uzun vadeli düşünmek gerekiyorsa, o zaman o işin içerisinden uzun vadeli bir fayda vermek durumundasınızdır. Silikon vadisinin hisse opsiyonlarını bunun örneklerindendir.

Sisteminiz değişmeden, insanların düşünce yapıları değişmez. Bunu da değiştirmediğinizde katil fare sayısı artar ve sistemimiz uzun dönemde işlemez.

İnsanca yaklaşmak insanlara insan olduğunu hatırlatır. İnsan için yapılacaklarda, insanlara yardım edebilecek girişim anlayışına girişimci kafasına sokar. Vizyonu ve amacı ortaya koyar ve insanlar kendi kendilerine motive olabilirler. Kendilerinden daha büyük bir hedefe koştuklarında motive ve mutlu olurlar. Liderlerin görevi bunu göstermek, bunlara ilham olmaktır.

İnsanca olmak, dünyanın dedemizden babamızdan miras kalmadığını, çocuklarımızdan emanet olduğunu da hatırlatır. Çocuklarımız için dünyayı daha iyi bir hale dönüştürmek, öncelikle onların sağlıklı yaşayabileceği bir ortam ile mümkündür. Böyle bakınca, onlara para değil, daha iyi çevre, daha iyi bir yaşam alanı, daha iyi gıdalar ve daha iyi bir psikoloji bırakmak hepimizin görevi.

İnsanlar için yapılan organizasyon, çoğu zaman bize yabancı ve iğrenç hael gelir. Onlar mekanik gündemlerine göre hareket etmeye başlarlar. Sonrasında ilk amacından saparak, bir canavara dönmeye başlarlar. Cömert maddi faydalar yaratırken, bir yandan da insan ruhunu ezerek, tüketirler.

Kuruluş amacına döndüğünüzde, esasında insan öğütmek için değil, insanlara fayda için kurulan yapılar, insanın egosu ve çıkarlarına esir olup, mekanikleşmiştir. Bu da neşeyi, aşkı, dostluğu, cesareti, oyunu, dansı ortadan kaldırmıştır.

Bunun peşinden umarsızca koşanlar, katil farelere dönüşmüşlerdir. Hampster faresi gibi o dolabın içerisinde dönüp duruyordur.

Anlamını kaybeden işletmelerden, içten ve anlamlı, VUCA dünyasında ayakta kalan, meydan okuyan, finansal tabloların ötesinde, insana ilham veren, onları canlandıran bir mekanizmaya nasıl dönüştürürüz. Daha heyecan verici ve eğlenceli hale nasıl dönüştürebiliriz. Öğrenme yolcuğuna nasıl çıkaratabilirsin. Merak, açıklık, öğrenmeyi nasıl yapabiliriz. Psikolojik güven verip, hatalardan öğrenen bir kültür yeterli olacak mı?

Öğrenmenin en güzel yollarını keşfedebilecek miyiz?

VUCA dünyasında ayakta kalabilmek ancak sorgulamaktan geçiyor. Herşeyin 5Nedenini sorarak, kök nedene inip, bundan sonra çözüm yolları aramaktan ve bulmaktan geçiyor.

Pandemi VUCA dünyasının altını çizdi ve birçok değişiminde ana kaynağı haline dönüştü. Belki de 100 yıl sonra Pandemi’yi bir tehdit değil, bir fırsat olarak göreceğiz.

Sosyal mesafe, arkadaşlarımız ve ailemiz ile daha fazla zaman geçirmemize ve onlar ile yakınlaşmamıza sebep oldu. Bu da işteki mesafeyi arttırdı. Büyük istifa bunun arkasından geldi.

Eskiden internette geçirdiğimiz zamanı, şimdi yürüyüşte geçiyoruz. Hayat dijitalleşme olmadan da işleyebiliyor, yaşamanın ve anın tadı çıkartılabiliyor.

Doğa’da bizim pislik yaratmamızdan bıkmıştı. O da kendini dinlendirdi ve daha güzel hale geldi. Arada birbirini özlemek için şans vermek lazım.

Bunun yanında iş ile ilgili endişeler arttı. Gelecek endişeleri arttı.

Gelecek nasıl olacak sorusunun yerine nasıl yaşamak istiyorum sorusu bakış açımızı değiştirip, yeni ufuklar açıyor.

Size nasıl davranılmasını istiyorsanız, sizde başkalarına öyle davranın. İnsani ve etik bir girişimcilik çağındayız. İlgi, saygı, dinlenen müşteriler, çalışanlar başarıyı getirir.

İnsanı merkeze alırsanız, müşteriyi, çalışanı da merkeze almış olursunuz. Çünkü onlarda insandır.

Jezz Bezos yeni dünyada, hissedar karını maksimize etmek için çalışmıyor. Müşteriler, çalışanlar, şirket, çevre için sürdürülebilir değer yaratmak için çalışıyor.

Kar bir sonuçtur. İnsana ve dünyaya odaklanırsan daha sürdürülebilir bir dünya yaratabilirsin.

Geleceğe yönelik bir merakımız ve öğrenme aşkımız var. Dijital çağda, pasif bir kaynak olarak değil, insan olarak yaşamayı ve çalışmayı başarmak istiyoruz.

İnsanın yaşamının merkezinde kalp var. Modern yaşamlarımız nasıl kalp rahatsızları yaratıyorsa, kısa vadeli hedeflere odaklanan, hissedarları memnun eden ve insanlara kaynak gibi davranan geleneksel yönetim anlayışı da organizasyonların yaşamının merkezindeki kalbin atardamarlarını tıkıyor. Bu yeni bir çöküş riski getiriyor.

İnsanlara kaynak olarak davranmaya devam ettiğimizde, insanların makineler, bilgisayar ve yapay zeka ile rekabet etmesi gerekecek. Bunun imkansız olduğu ortada.

İnsanın en güçlü yönü insan olmak, en zayıf yönüde insan olmak. İnsanca davranmak ise onun potansiyelini ortaya koyuyor.

Kapitalist sistemi devam ettirmek ve bundan kısa vade çıkar sağlamak isteyenler için, insan bunlara yenilecek ve kısa vadede nasıl çıkarlarımızı koruruz olur.

Halbuki bu dünyada yeni başarılara imza etmek için kendi insanımızı yeniden keşfetmemiz, geri kazanmamız, yaşamlarını ve işlerini şekillendirecek iç görüleri kullanmamız gerekecek.

İnsanın olmadığı bir dünyada, robotlar kimin için üretim yapacak. Onları alabilecek kişiler yoksa müşteriniz kim olacak. O nedenle insanı tekrar kazanmak zorundasınız. Bu kapitalist bakış açısı.

Ancak insanın Yüce Rabbim tarafından bahsedilmiş yetenekleri, yaratıcılığı ona daha da fazla ihtiyaç duyacağınıza işarettir. İnsanca davranırsanız, insanca ona değer verirseniz, bunun karşılığını alacaksınız. Kendi fikirlerleriniz ve egolarınız maksimum 5 yıl geçerliliğini koruyacak.

Jonn Naisbitt “21. yüzyılın en heyecan verici atılımları teknoloji yüzünden değil, insan olmanın ne anlama geldiğine dair genişleyen bir kavram nedeniyle gerçekleşecek.” diyor.

İnsanlar tüketici ve kaynak olarak değil, insan olarak ilk sıradadır. İş ikinci sıradadır.

VUCA dünyasında insanoğlu yaratıcılığı ve problem çözmesi ile ön plana çıkıyor.

VUCA dünyasından geçen insan, kendilerini aramak yerine hızlı ve kolay popüler kültürlere meğil etmiştir.

Geleneksel şirketler, VUCA dalgası tarafından ele geçirilecektir. Süreç optimizasyon, yenilik planlaması gibi eski araçlar sadece kısa vadeli rahatlamayı sağlarlar. Dijital çağda ne ayakta kalmayı ne de başarıyı garantilerler.

VUCA dünyası yeni soruları ile geliyor ve o gün güzüne çıkmamış soruları sormamızı sağlıyor. Bu da yeni yolları keşfetme şansı veriyor.

İnsanları yeniden keşfetmek ve nasıl yaşamak istedikleri konusunda içgörüler, geleceği şekillendirecektir.

İnsanca, insanları anlayarak, insanlara saygı ve değer göstererek, onların potansiyellerini ortaya koyabilecekleri bir kültür yaratıldığında, insanlarda geleceği yaratıyorlar.

Geleceği yaratmak istiyorsan, bunu insanca yap.

--

--

Ferhat Ünlükal

Fintek sektöründe deneyime sahip bir liderdir. İş dünyasında girişimcilik ve değer yaratma üzerine, bilgi ve deneyimlerini paylaşmaktadır​.