İçgüdüler

Ferhat Ünlükal
3 min readFeb 7, 2024

--

Zamanın ve mekanın şahitleriyiz. Zaman ve mekan içerisinde insanlar arzu, istek, zaaf ve hırslarına göre yönlendirilir. Buna bazıları insan yönetmek derler. İnsanın kusurlu olduğu varsayımıyla, isteklerine ulaşmak için insan yönetmek ve kullanmak durumunda olduğu düşünülür. Zaman zaman doğrudur. Zaman zaman da kendi kazdığın kuyunun içerisinde bulunur. Bir bakarsın ki, seni de onun üzerinde yönetiyorlar. Bu mafyanın soygun yapması, sonrasında o soygunu yapanları ortadan kaldırarak, kendini temizleme çabasıdır. Katil fareler hikayesidir esasında.

Önyargıların, zaafların, göremediklerin, öğrenmediklerin, sevmediklerin, dışladıkların, saygı duymadıkların bir anda senin sınavın haline dönüşür. Aşırı güvendiğin, çok iyi bildiğini düşündüğün, aşırı sevdiğinde de yine senin sınavın olabilir. Şaman’a sormuşlar. Zehir nedir diye? Herşeyin aşırısı zehirdir.

Filozoflar, insanı bir hayvan olarak tanımlamışlardır. Konfüsyus insan, öğrenen kayvandır derken, Thales, araştıran, , Sokrat sorgulayan, Platon toplumsal, Aristo düşünen, Heraklietos tartışan, J.Locke deneyen, Kant eleştiren, Descartes konuşan, Hegel sistematik, Gazani Tutarsız, Camus itiraz eden, Marx Mücadeleci hayvan diye tanımlamıştır insanoğlu’nu. Nietzsche ise İnsan, düpedüz hayvandır şeklinde tanımlamıştır. Bu nedenle insanın temel güdülerini anlamak için hayvanlar alemine bakmakta fayda olur.

Büyüme arzusu da, içgüdüseldir. Rasyonel olarak büyüme farklılık gösterse de, çocuklarda da hep büyük olma arzusu yatar. Ancak büyüdüğünde de küçülmek arzusu. Hanımların yaşını sormamanızı öneririm.

Ancak ortada bir yem kalmamış ise, o zaman kurtlar sofrası kurulur ve kurtlar sofrası güçlünün güçsüzü yediği sofradır. Güç merkezlidir. Doğa kanunudur. Ancak bazen üzüm bile yenilebilir.

İnsanoğlu içgüdülerine her zaman yenik düşüyor. Arslan bile ceylan avlarken, koşacağı mesafeye, enerjisinin kalıp kalmayacağına ve sonrasında yaşayıp yaşamayacağı fizibilitesi yaparken, her şeye koşarak, bazen hiçbir şeye koşulmamış oluyor. Teoman’ın şarkısındaki gibi, çok kadın hiç kadındır diyor doğa.

George Orwell, Hayvanlar Çiftliğin’de kullanmış, insanoğlu ile hayvan arasındaki ilişkileri ve güdülerini çok güzel anlatmış. Ancak hayatın her alanında görürsünüz o terli hayvanı. Eğer anlamak isterseniz, onların güdülerine gidin. Temelinde aynıdır.

Doğadır ve bakış açısıdır. İçerisindeki empatidir. Başlangıç noktası farklılıklarıdır. “ Bir aslanı gün boyu takip etseydiniz ve aslanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız günün sonunda bu aslanın bir ceylan yakalayıp yemesi sizi mutlu ederdi.

Aynı hikayeyi ceylanı takip ederek başlasaydınız ve ceylanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız günün sonunda bu ceylanın bir aslan tarafından yenmesi sizde bir öfke uyandırırdı.

Yani başlangıç noktasını farklı seçersen aynı olay kişide iki farklı yargı oluşturabilir. Bu yüzden kişinin içindeki adalet duygusu, hangi hikayeyi ne kadar süreyle takip ettiğine bağlıdır…”

Hayattır, hayatta kalmak için bir çok şey yapmak için orada olacaklar vardır. Bunun yanında onun hayatında hayatta kalmak için, değerlerinden, etik, doğruluk ve dürüstlükten ne kadar taviz vereceğini yaşananlar belirler. Bazen empatidir bazen sempati. Ancak birbirine karıştırmamak gerekir.

Ancak tüm canlılar bir yana koşuyorsa, o zaman sorun ormandadır. Ormanda yaşam alanıdır. Kültürdür.

“Aslan, ceylan, sırtlan ve zebra yan yana koşuyorsa orman yanıyor demektir.” Afrika Atasözü

--

--

Ferhat Ünlükal
Ferhat Ünlükal

Written by Ferhat Ünlükal

Fintek sektöründe deneyime sahip bir liderdir. İş dünyasında girişimcilik ve değer yaratma üzerine, bilgi ve deneyimlerini paylaşmaktadır​.

No responses yet