Kültür ve Yetenek
Son zamanların en popüler konularından bir tanesi kültür yaratmak.
Gerçi kavram yeni değil. Peter Drucker Kültür, Stratejiyi Kahvaltıda yer diyerek, konuyu çok daha önce dikkatimize sunmuş.
Peki bu kavram nasıl oluyor da, bugünlerde popülerlik kazanıyor.
Buradaki cevap sanki değişim hızı ile alakalı. Peter Drucker bu sözü söylerken, büyük şirketlerin içlerini ve çalışanların motivasyonları ve nereye baktıklarını incelemişti. Uzun yıllar yaptığı gözlemler, onu bu yargıya ulaştırdı.
Yanlış veya doğru yargılarda önümüzü tam doğru olmasa bile görmemizi sağlıyor.
Bugün Peter Drucker’ı çok daha iyi anlıyoruz. Sebebi, teknolojinin daha hızlı değişimi, sektörleri ve firmaları domino taşı gibi etkiliyor.
Peki bu değişime nasıl karşılık veriyoruz. Bu değişime zaman zaman, eski bildikleriniz ile cevap veriyoruz ve sil baştan tekrar düşünmemiz gereken konuları, eski kalıplarımız içerisinde düşünerek, o yargılarımızın kölesi oluyoruz.
Alvin Tofler’in söylediği gibi, “21. yüzyılın cahilleri, okuma yazma bilmeyenler değil; öğrenemeyen, eskiden öğrendiklerinden gerektiğinde vazgeçemeyen ve yeniden öğrenemeyenler olacaktır.”
Yeni bir işin kurulması, bir bebeğin bakımı gibidir ve çok zaman, çok emek ister. Vizyon gerektirir, bilgi gerektirir.
Varsayımlarımız, akıllı insanların vizyonu vardır. Akıllı insanları toparlarsak, onlar bize nereye gideceğimizi gösterir. Firmaların düşmüş olduğu tuzak genellikle budur ve farklılıklar ve bilgelikten gelen vizyonu, her yerde aramaya başlarlar.
Konfüçyus’un söylediği gibi, insanoğlu’nun karşılaştığı 3 büyük tehlike, akıllı insanların duygusuz oluşu, duygulu insanların etkisiz oluşu ve etkili insanların akılsız oluşudur.
İşte IQ, duygusal zeka, güçlü, etkili ve haklı arasında geçen mücadale.
Tüm bunları bir güç savaşı haline dönüştürmeden, bu labirent içerisinde doğru yolu bulabilmektir bilgelik.
Mücadele ve azim, iterasyonu devam ettirmeyi sağlarken, vizyon, motivasyon olmaması süreci artık kullanılamaz hale getirebilir.
En çok temas kurduğunuz 5 kişinin ortalamasıyız. Hayatımıza bu göz ile baktığımızda da nerede olup, nerede olmayacağımıza karar vermeniz gerekir.
Küçük girişimlerin tutku çalışanları, startupları yaratır. Bu işlerin ölçeklenmesi, yetenekler, akıllı insan ve organizasyonları gerektirir. Ancak bu yapılar tekrardan startup yapılarına dönmeleri mümkün olmayabilir.
Firmaların akıllı ve politik insanları ise, bu startup kültürünü ortadan kaldırarak, akışın kendileri leyhine çalışmaları ve konfor alanlarını bozmamaları içinde yönlendirmeye çalıştıklarında, sistem kendi içerisinde yok olur.
Tüm mesele bunlar arasındaki farklı görebilecek kadar bilgeliğe sahip olabilmektir.
Brooks’un söylediği gibi, “Tanrım! Değiştirebileceğim şeyler için değiştirme cesareti ver, değiştiremeyeceğim şeyler için ise kabullenme gücü.. Ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilmek için de bilgelik ver…”
Farklılıkları, bütünün hayrını anlayabileceğimiz bir Dünya için mücadeleden vazgeçmeyen, ancak bir o kadar da tevekkül eden bilgeler olmak dileğiyle.