Paradigma Kayması

Ferhat Ünlükal
5 min readJan 7

--

Teknolojik gelişmeler, paradigma kaymasını getiriyor.

Paradigma, değerler dizisi olarak tanımlanıyor. Belli düşünce kalıpları oluşturularak, bu değerler üzerinden kararlar verme ve buna göre yargıya varma anlamına geliyor.

Bugünün hiyerarşi dünyası da, 19. ve 20. yüzyıl eğitim sistemindeki öğretilen parametreler ile yeni dünyayı yönetmeye çalışıyor ve çok da başarılı olamıyor. Sistemler çöküyor ve paradigmalar yıkılıyor.

Değişim de, paradigmaların yıkılması ile geliyor. Değişim liderleri de paradigma değişimlerinden yararlanıyor. Bu son dönemde teknolojik gelişmelerden ilham alıyor. Bağnazlık bugün bir kitle için özelleştirilmiş olsa da, modern görünen insanın da bağnazlığı bulunuyor ve bu da bazen kişisel olarak kendini üstün görebileceği, kendini anlamdırabildiği paradigmaların değişiminden korkmasından geliyor.

Bir düşünceye körü körüne, aşırı derecede bağlı ve hoşgörüden yoksun kimse bağnaz olarak tanımlandığında da, bugünün dünyasında modern bağnazlarımızda oluşabiliyor.

Düşünsel dünya, kuramsallığı belirli bir terrimi olarak, belli paradigmalar ile kendini anlatmaya çalışır. Paradigma, insan oğluna kendini anlama ve anlamlandırma noktasında da bir teğel sağladığı için, bunların değişimi, insanın kendi düzleminde anlamlandırıldıkları ile yıkım anlamına geliyor.

Evrensel olarak kabul edilen şeylerin de, yeni teknoloji ve buluşlar ile öyle olmadığını görüyor ve paradigma kayması yaşıyoruz.

İnsanoğlu bir kontrol ve güç noktası bulması gerektiğinden, izlenen ve kontrol edilebilenler üzerinde paradigma kurmaya çalışıyor. O nedenle yeni dünyada yetenek ve beceri kavramları ile diplomaları karıştırıyoruz. Bunu bugünün en modern paradigmalara sahip şirketleri bile yanlış yapabiliyorlar.

Paradigmalarımız, sorularımızı oluştuyor. Soru sorma yeteneğimiz içerisinde, o paradigmalar içerisinde soruları sormaya çalışıyoruz. Sohbetlerinize dikkat edin ve tanımladığınız dünyayı bir de böyle görün. Sorularınızın tarzı hangi konu ile ilgili olduğu ile iç içedir. Buna göre değerlendiriyor, önyargılarınızı buna göre oluşturuyor ve buna göre karar veriyorsunuz. Ancak sizin paradigmalarınız yeni dünyada geçerli mi diye sormaktan çekiniyorsunuz. Çünkü bu soruyu sormak zor ve cevabını almaktan korkuyorsunuz. Tüm kimliklerinizin ortadan kalkacağınızı düşündüğünüz içinde, daha büyük bir bağnazlık ile saplantılı şekilde değişmemesi için dua ediyorsunuz. Bu nedenle değişen dünyada sorularınız doğru olmuyor ve sorularınız doğru olmadığında da otomatikman cevaplarınızda doğru olmuyor.

Kendinizi bir hedonizm denizine atarak, bunun içerisinde kurtulabileceğinizi, mutlu olabileceğinizi düşünüyorsunuz. Popüler kültürün gerekliliklerini yerine getirmek daha kolay geliyor.

Paradigma, kabul görülmeye öncelikle hakim olan bir düşüncenin belli bir zaman dilimindeki örneğidir.

Zaman değişti ve emin olun 100 yıl sonra kesinlikle bu paradigma yaşamayacak. Siz de bu anlamda bir fanisiniz. O değişime değil, geçmişte sizi yaratan paradigmalar bütününe tutunmaz sizin için iyi geliyor. Değişim ve değişim liderliği de burada devreye giriyor.

Uzun deneyimlerin ve kanıtların sizi başarılı edebileceğini düşünüyor olabilirsiniz. Geçmişte seni başarılı kılmış şeyler, gelecekte seni başarılı kılmayacak. Paradigmalar, iş modelleri, dünya ve teknoloji değişti. Tekrar derin olarak onları anlamak durumundasın.

Geçmişte paradigma kaymaları 100 yılda olduğu için bu insan hayatının bir konusu olmayabiliyordu ancak bugün paradigma kaymaları sadece 10 yıllık belki de daha kısa süre içerisinde gerçekleşiyor. Bundan sonra bu devir hızı daha da artacak ve 1 yıl bile paradigma kayması için uzun bir süre olabilecek.

Paradigma, bir düşüncenin genel olayı, varoluşun bir yansıması. Bu soruları nasıl sorduğumuzdan, nasıl yanıtladığımıza kadar bir dizi yargıyı içeriyor. Bu şekilde bir model sunuluyor ve bu modele uygun olanları ayıklıyorsunuz.

Ancak yenilikleri bu modele uymayanlar yapıyor. Steve Jobs’un söylediği gibi, biz yeniliği çapulcular ile, uyumsuzlar ile yaptık. Düzen insanlarla yeniliği yapmanız zor.

Paradigmaları değiştirebilecek, kaosun olduğu noktada farklı düşünenler, farklı geçmişten gelenler ile mümkün. İnovasyon budalalığı ve geçmişin paradigmaları içerisinde, bu tek bir insan veya zümrenin bu işi yapabileceği inancı yaygındır.

Kriz dönemlerinde, mevcut sistemleriniz çalışmaz, yeni paradigmalara ihtiyaç duyarsınız. Pandemi, dijitalleşme, gelir adaletsizliği, iklim değişiklikleri yeni paradigmalar oluşturmamızı sağlıyor. Eskiden hiç sorulmamış soruları bugün sormak durumundasınız.

Bir buhran dönemi gelir ve her şey altüst olur. Yıkılmaz dedikleri dünyaları yıkılmıştır ve soru altında kalanlar önyargılarını yıkıp yenilerini mi oluşturacaktır yoksa önyargıları ile birlikte yıkılmış olsalar bile yıkıldıklarını görmemezlikten mi geleceklerdir. Ancak tarihin her döneminde, bu buhran döneminde eski paradigmalar direnirler, teoriden kopmalar çatışmalara yol açar. Birçok örgütsel çatışmada buradan gelir.

İdeolojilerde benzer şekilde bir değişim yaşarlar. Yeni çözümler önerilmeye başlanır.

İdeoloji de olduğu paradigmanın temelinde de belli çıkar çevreleri ve onların üretmiş olduğu ilişkiler, doğru ve yanlış inanışlar vardır.

İdeolojinin, ilişkinin formları tarafından şekillenen ve ortaklaştırılan düşünceler, sadece dar ve tanımlı bir çevre için kullanılır ve bunlar güç merkezli beslendiğinde de zümreleri oluşturmaya çalışırlar.

İnsan dönem içerisinde geniş bir düşünsel çerçeve kurmak için, paradigmaları ortaya koyar. Ancak paradigmalar her zaman zaman içerisinde yıkılır. Değişmeyen şey ise, önyargılar olur.

Yeni paradigmaların kabul edilmesi için, yenilik, şaşkınlık, hayranlık ve ilericilik getirmesi gerekir. Mevcut paradigmalar çözemediği problemler nedeniyle bunalıma düşer, yeni paradigma arayışı halim olur.

Teknolojik değişimler, paradigmaların daha hızlı yıkılmasına sebep olsa da, paradigmaların yıkım süreci anlık değil, aşamalıdır.

Paradigmalarınızı sürekli kontrol edebilmek için, vizyon içerisindeki derin anlayışa ve kamil insan yolculuğuna çıkın, değeriniz, makam, para ve rütbe ise o zaman, paradigmalarınızı değiştirmeniz çok mümkün olmayacak ve değişimi yönetemeyeceksiniz.

Çevik organizasyonların neden yalın olması gerektiğini düşünürsek, paradigma değişimlerindeki içgörüleri görebilme yeteneği olarak cevap verebiliriz.

Blockchain’de eski bildiğimiz güven, ticaret, fonlama paradigmalarını değiştirebilir.

Yozlaşmış sistemleriniz ve bağnaz yapılar varsa, paradigma değişimi onları etkileyecektir ve sonuna kadar limbik sistemleri ile savaş kaç tepkisi vereceklerdir.

Kararlar belli bir zümreden ve paradigmadan, farklı bir yapıya taşınır mı? Tabii kii, paradigma değişimi kendi içerisinde de değişim gerektirdiği için bu değişimi takip edebilecek derin anlayış ile gelmediği zaman, bir sonraki paradigma değişimine kadar onlarda yeni zalimlerinizi oluşturacaktır.

Bankacılık sistemlerinin paradigmalarını, Hindistan’daki kredilendirme veya Çin’deki ödeme altyapıları, sosyal ve dijital dünyanın bütünleştiği fijital dünyalarınızda yeni bir paradigmalar ile kırılıyor.

Dünyadaki yeni gelişmelerde, eski paradigmalarımızın çalışmadığını ve yeni paradigmalar yaratma ihtiyacımızı ortaya koyuyor. İnsanlar ve organizasyonlar kendi kendilerini yok ediyor. Paradigmayı, paradigmanın içerisindeki parametreler ortadan kaldırıyor.

Vermeden aldığımız bir dünyada yaşadığımız için, sürdürülebilir bir dünya yaratamıyoruz. Bu da aşırı milliyetçi akımlar, iklim ve siyasi değişiklikleri ile göçlere sebep oluyor. Kavimler göcünün yeni dijital versiyonunu yaşamıyor muyuz? Bu da artık mevcut sistemlerimizi sürdürülemeyeceğimiz anlamına geliyor.

Dışlananların oluşturduğu enerji, yeni paradigmaların oluşmasına sebep olacak ve yeni çöküşleri getiriyor.

Bu insanın kendi içerisinde, kendini sorgulaması, sorularını egosunu ortadan koymayan, kollektif düşünceye bağlanarak, cevaplaması gereken bir soru.

Dijital çağda atomik bencillik ile yaşayan, yankı odalarına hapsedilmiş insanın, bu dijital hapishanelerinden çıkması mümkün olabilecek mi?

Egosu onu paradigmalarını değiştirmemesi için mi telkin edecek? Kendini anlamlandırdığı kimliğinin ortadan kaldırması, insan psikolojisinde çok büyük çöküşleri getiriyor. Değişim karşısında, egosu ile değil, tevekkül ile cevap vereceğini anlamakta zorlanıyor insanoğlu.

Ego kendimiz dışında herkesten hesap sormamızı sağlamak ile birlikte, değişimin kendinden başlayacağını da unutuyor. Popüler kültürün oluşturduğu dijital hedonizm kendi dijital dünyalar içerisinde kapanıp, devekuşu gibi kafayı kuma gömmeyi, ağaç olmayı gerektiriyor.

Değişim siz de başlar. Kapasitenizi yeniden ancak siz tanımlayabilirsiniz. Bu paradigma değişiminin farkına varmak ve kabullenmek ile başlar. Eğer yeni dünyayı yaratmak ve yeni dünyanın, dedelerinizden miras değil, torunlarınızdan miras aldığınızı düşünürseniz, o zaman o değişime bugün başlarsınız.

Paradigmaları sorgula ve değişim ile kal.

Hayat bir yolculuk.

--

--