Rıza
Bilgi devrimi şirketlerinde, sanayi devrimindeki gibi çalışmıyor. Bunun içerisinde bilgi devrimi şirketlerinin ilk evrelerinde olmaları ve bilgiye dayalı iş yapmaları geliyor. Sanayi devrimininin de ilk devrelerinde benzer şekilde bulanımlar yaşanmıştı. Ancak işlerin standartlaşması ile birlikte, sermayenin ağırlığı artmıştı. Bilgi devriminde yapay zekanın artışı veya GAFAM dijital diktatörlükleri karşısında bir set kurulamazsa, o zaman sermayeyi değil, veriyi elde tutan yapıların hakimiyetinde bir düzen kurulacak.
Mevcutta GAFAM dijital diktatörlükleri ile bu düzen kurulmuş olsa da, GDPR, KVKK gibi düzenlemeler ile bu diktatörlüklerde farklı iş modelleri çalıştırılması imkanı ortaya çıkıyor. Ancak insanoğlu’nun kaybettiği dünyalarımızı bizi daha mutlu yapmadı. Sınavımız haline geldi.
Tüm bunların içerisinden fırsatçılar, manipülatörler türeyerek, mutluluk hırsızlığı bile yapar duruma geldik.
İşin temelinde, bilgiye dayalı bir yapının, bilgide derinine inmesi ve oradaki derinlikleri yakalaması gerekirken, insanoğlu’nun kendi içsel motivasyonları, hırsları, makam ve mevki aşkları, bilgi ile yapılanların ve mutluluklarının hırsızlıklarına yol açtı. Ancak hırsızlık yapılarak alınan şeyleri büyütmek mümkün olmaz. Yine başka bir hırsızlık ile onları devam ettirmek isterler. Çünkü bu bir zihin haritasıdır. Odak noktası yeni bilgi ile kavrulmak değil, üzerine kendi ismini koyabilmektir. Kurtlar sofrasıdır bir türlü. Ancak zihin yapısı nedeniyle her zaman kurtlar sofrası kurulacaktır.
Bilgi devriminin en büyük sorunu o bilginin damıtılarak, iş ve değer haline dönüştürülmesidir. Bu işlemde meşakatlidir ve birilerinin ihtiyar etmeleri gerekir. İhtiyar etmek zorlu bir yoldur. Kolay yol ihtiyar edenlerin çıktılarını alıp kendi çıktıları olarak kullanmaktır. Emek hırsızlığı yapıp, manipüle etmektir. Bu sayede kendinin hale dönüştürmektir. Bunun üzerinden makam ve rütbeler oluşturmaktır. Ancak çaldığın şeyi geliştiremeyeceğin için sorun burada başlar. Hiyerarşik ve güç merkezliler, kendi bireysel çıkarlarını öncüllediğinden, bunu çalacak katil fareler hazırlarlar. Mafyanın, hırsızlığı birisine yaptırıp, sonrasında yapanı ortadan kaldırıp, kendisinin servetin üzerine çökmesidir. Bir anlamda tetikçiliktir.
Ancak davranış modelleri CEO olmak isteyenler, sorunu davranış modeli gibi görür. Hiyerarşik yapılarda, yapan ve yapmış gibi gösterilenler güç merkezli olarak ayrıştırılmış ise, iş merkezli değil, güç merkezli bir yapı kurulmuş ise, o zaman CEO gibi davranıp, ancak olmayan CEO ve CEO’cuklar oluşur. Sonuç itibarıyla, İcra’sı olmayan CEO’cuk’a CO’cuk denir.
Sermayenin güç merkezli yapıları çıkarttığı ortamdan, bilginin iş merkezli yapıya geçişteki, zamanlama sorunudur. Çünkü sanayi devrimi parametreleri ile bilgi devrimi yapılarını yönetme arzusudur. Belki bilgi devrimi şirketleri de yapay zeka sonrasındaki 100 yılda aynı noktaya gelecek olsalarda, bugünün koşulları o değildir. Ancak uzgörülü, vizyon sahibi CEO’cuklar için konuyu bu şekilde okumak zordur. Kibire kapılmadan, bir etiket oluşturmadan, olayları olduğu gibi kabul ederek devam etmeliyiz. Biz zamanın ve mekanın şahitleriyiz. Bizim de egomuz ve kibirimiz ile olayları değiştirme çabasına girdiğimizde, enerjimizi buna harcayarak, hep birlikte aynı devinimin parçası oluyoruz.
İhtiyar etme yolunda seçmiş olduğunuz irfan yolundan yürümeye devam edin. Kimseye bu konuda bir şey söylemek zorunda değilsiniz. Bırakın olsunlar, bırakın yapsınlar. Onlarda onların sınavı olacaktır. Sadece zamana ve mekana şahitlik edin.
Bilgi devrimindeki bilgi ile yanma ile oluşturulacak yeni işleri, hiyerarşi ve güç merkezli çözmeye çalıştığınızda hiçbir zaman çözemez duruma gelirsiniz. Bu bir labirent konusudur. İyi niyetleriniz ile yola çıkmanız, etik ve ahlaki iş modelleri kurmanız, insana ve insanlığa değer yaratmanız durumunda, ilahi gücün rızasını kazanabileceğiniz bir yol.
Emek ve bilgi hırsızlığı ile, davranış modellerini kopyalamak ile, elde edebileceğiniz bir konu değil. Makam ve mevki olarak, hiyerarşik düzende o yapıdan gelen insanların tercihi olabilirsiniz ancak işin yapılması için gereken insanın toparlanamaması, insana değer yaratılmadığı içinde kalplerin orada olmaması, ortak vizyon çizilememesi, değer yaratılmaması ve en önemlisi de ilahi gücün rızasının alınamaması anlamına gelir. Bugün güç sahiplerinin rızası, temiz kalpler ile yoğrulan iyi niyetler olmazsa, ilahi gücün rızası unutulursa, makam ve mevkiler sadece sınavınız haline dönüşür.
Osmanlı imparatorluğunun yükselme döneminde savaşa giden, işin detaylarını bilen, bilgi ile derinleşmiş, bilgili, adaletli padişahlar, Osmanlı’yı imparatorluk haline getirdi. Sonrasında ganimetleri getirip bir kısmına el koyan, neden kazanıldığını bilmeyen, zevk, sefa, makam ve mevkileri üzerinde kendini güçlü hisseden padişahlar döneminde de battılar. İşte bu aradaki savaş insanın kendisi ve tembelliği arasındaki savaştır. Tembeller zaman zaman zeki insanlardır. Az çalışıp, doğru hamleyi yapmayı seçebilirler. Ancak onu kapabilmeleri için maniplasyon ve dezerformasyon yapmaları da gerekecek. Bu durumda takımları da ortadan kaldıracağı için kısa dönem makam ve mevki çıkarları, ancak orta dönem tüm yapının ortadan kalması anlamına geliyor. Osmanlı’nın gerileme devri gibi düşünebilirsiniz.
Bir Çin Atasözü “Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa,orada güneş batıyor demektir.” diyor. Eğer katil fareler ve CEO’cuklar cirit atmaya başladıysa, o zaman orada çöküş yakındır.
Bu yazıyı zaman ve mekanın şahidi olarak yazıyorum ve bir şeyleri etiketlemeden kendi haline bırakıyorum. Herkesin kendi bireysel tercihi olduğunu biliyorum ve tercihlere de saygı duyuyorum. Bunun da okuyan kadar yazana da ders olduğunu da biliyorum. Bu çevrim içerisinde bir taraf olarak olarak değil, şahit olarak varım. Yüce rabbimin işini kontrol etmek mümkün değil biliyorum. Sevgi ile bırakıyorum.