Sistem ve Süreç

Ferhat Ünlükal
5 min readApr 28, 2023

--

Endüstri mühendisliğinin kökeni, insan, makine ve malzeme sistemlerinin disiplinler arası çalıştırılmasına dayanır.

Disiplinler arası yaklaşım birçok kişi tarafından farklı yorumlanmış olmasına rağmen Jacobs’a göre “bir kavram, konu ya da tecrübenin incelenmesi için farklı disiplinlerin yöntem bilgisini kullanma olarak tanımlanmıştır.

Özellikle bilgi devriminde ticari, teknik, sistem, süreç, iş modeli ile ilgili birçok farklı bilginin birleştirilerek, disiplinler arası bir yaklaşım sergilenmesi gerekir.

Bu kadar farklı sistemin ve disiplinin bilgisinin bir alanda toparlanması, sistem yaklaşımını getirir.

Sistem yaklaşımı, tüm alanlardaki sistemleri bütünsel olarak inceleyebileceğimiz disiplinler arası bir anlayış sunar. Bu yaklaşıma göre sistemler alt sistemlerden oluşur. Bu alt sistemler birbirlerini ve tüm sistemi etkiler. Çevreleriyle etkileşim içinde olan sistemlerin devam edebileceğini öngörür.

Ekosistem yaklaşımını da, disiplinler arası yaklaşımının bir ürünüdür. Dünyadaki tüm canlıların bir işlevi olduğunu birini öldürmenin veya öncüllemenin ekosistemin tüm dengesini bozacağını ve tüm hayata zarar vereceğini anlamakta güçlük geçeriz.

Arıların ölmesi, insanların ölmesi anlamına geleceğini çok zaman kabul edemeyiz. İklim değişikliğini sadece bir mesele olarak görebiliriz ancak normalde insan türü için büyük bir tehhlike olduğunu görmekte güçlük çekeriz.

Sadece kendisinin yaşama arzusu, ego ile alakalıdır.

Ego’nun arkasında da hiyerarşik yapılanma bulunur.

Sistem yaklaşımı ve ekosistem yaklaşımı yoksa, bilgi eksikliğinden kaynaklı ise bu daha hızlı düzeltilebilir. Ancak ego ve güç merkezlilik kaynaklı ise, büyük bir savaş anlamına gelir. Bu da sistem, süreçleri öldürür.

Modern dijital dünyada, süreç ve sistemlere baktığımızda, strateji, iş geliştirme — iş modelleme, ürün yönetimi, proje yönetimi ve müşteri yönetiminin farklı disiplinler olduğunu görebiliriz.

Hiyerarşik geleneksel yapılar bunları da fonksiyonlara bölerek, disiplinler arası yaklaşımı değil, disiplin içerisindeki uzmanlıklara çok daha büyük değer verebilirler. Ancak bu adaleti, sistemi, organizasyonu ortadan kaldırır. Hangi bilginin önemli olduğuna değil, sistem ve sürecin içerisinde dengeli şekilde lezzet verecek şekilde dağıtıldığından emin olun.

Teknik ekipler için bir şeyi söylenmesi ve yapılması, neden yapılmadığının bilinmemesi daha hızlı gitmek için iyi bir çözüm olarak gözüküyor.

5 Why sorusunun sorulmaması, olaylarının 5N 1K’sının bilinmemesi, eleştirel yaklaşımların olmaması ekipleri rahat ettirir ve konfor alanına daha rahat sokar. Ancak bu ürün ve fikre aşık olmayı ve kör noktaların daha hızlı oluşmasına da sebep olur.

Eleştirel düşünce, işinizin derininize inmenize, stratejik ikna, etkileme ve liderlik için çok daha büyük bir alan açar.

Bilgi devrimi beyinleri ve farklı disiplinleri en iyi şekilde disiplinler arası kullanabilmekten geçer.

Strateji, iş geliştirme, ürün yönetimi, proje yönetimi, müşteri yönetimindeki farklı disiplinler arası yaklaşımı tek bir platform ve organizasyonda eritmediğiniz sadece ürün aşkı ile HIPPO’nun ürüne karar verdiği, biat kültürü, makam ve rütbe ile motive edilmişler tarafından alınarak görev olarak yapılması, hiyerarşik olarak motive edilenler tarafından da ölçeklenmeye çalışması, elinizde neden yaptığınızı bilmediğiniz, iş modeli olmayan, süreçleri birbirine girmiş ve değeri üretemeyen bir yapıya ulaşmanızı sağlar.

Bu durumda, ürünü akıllı mühendisler yapar ve onlar el üstünde tutulmalıdır. Herşey onların emrine verilmelidir, her istedikleri olmalıdır ancak sonuçlarından onlar sorumlu olmamalıdır yaklaşımı çıkar. Disiplinler arası yaklaşım oluşmadığında, oluşturulmak istenmediğinde, mühendislik heyecanı kısa yoldan satış heyecanı ile biter ve bir günah keçisi olarak satış ve pazarlama ekibine işler havale edilir.

Bu süreç içerisinde hiyerarşik yapılanmalarda, her ekip, kendi uzmanlıklarını öncüllemeye ve anlatmaya çalışır. Halbuki her biri disiplinler arası çalışmada, birbirlerini öncüllemeden, dinleyerek, birbirlerine saygı duyarak daha güzeldir. Burada liderlere büyük görevler düşer.

Süreç içerisinde, ürün öncüllendiğinde, ürün odaklı pazarlama, ürün odaklı satış, ürün odaklı proje yönetimi oluşmuş olsa da, insan odaklı, insana değer yaratan iş unutulur.

İşletmelerde oluşan miyobi, paranın hiyerarşi tarafından verildiğini düşündürmeye, biat kültürünün gelişmesine ve hiyerarşik yapılanmanın daha da derinleşmesine sebep olur. Ancak en basit ticaret yapan herkes bilir ki, paranızı müşteri verir, hiyerarşi değil. Hiyerarşi, belli zaman içerisinde görmüş olduğunuz seraptır. O düzlemde doğru olsa da, eğer müşteriniz yoksa, para akmıyorsa, bu konfor alanı oluşmayacağı için, öncüllemeniz gereken hiyerarşiniz değil, müşterinizdir.

Müşteriniz size para verirler ve sizde müşteri için değer yaratırsınız.

Kıblenizi müşteriye doğru çevirin. Eğer kıbleniz müşteriye doğru değil, hiyerarşiye doğru çevirirseniz, değer yerine politika ve kendi çıkarlarınız için dedikodu üretirsiniz.

Bir alanın, kendinizin daha kıymetli olduğunu düşünmek, sizi sadece cehenneme götürür. Miyobi içerisinde çok yapılan bir hatadır. İnsanoğludur, egosu doğuştandır. Kamil insan olma yolculuğundaki yoludur.

Disiplinler arası yolculukta, biz olabildiğinde, egosistemi yıkıp, ekosistemi kurabildiğinde, herkese yaşam hakkı tanıdığında, kendine de yaşam hakkı tanıyacaktır. Bugünün iki büyük problemi, iklim değişikliği ve gelir adaletsizliğinin kökeni de bu değil mi?

İnsanoğlu, kendi çıkarlarını her zaman öncüller. Bunları duymak istemez. İnançlarının ve kutsadığın şeylerinin yıkılması ona iyi hissetttimez.

Ancak hayattır. Her zaman sana bir şeyler öğretir. Varoluşun sırrı içinde gizlidir.

Varlık ve yokluk nitelik açısında özdeşleşebilir. Sinan Canan Hoca, bir ateist Allah’ın yokluğunu ispatlamaya ihtiyacı hissetmeden öncelikle Allah’ın varlığını kanıtlanması gerektiğini savunur diyor.

Bir müslüman için ise, Allah’ın varlığını ispatlamak yerine, yokluğunun ispatlanması gerektiğini talep eder.

Varlık ve yokluk arasındaki çizgi buradadır. Aslında bildiğimiz tek şey hepimiz varız vve hepimiz birbirmizie saygı göstermeliyiz.

İnsanoğlu tarih boyunca bunun mücadelerini vermiş. Müslüman topluluklar, Allah’ın var olduğuna ispatlamaya çalışmışlar ancak ispat edememişler. Allah vardır ve birdir, eşi benzeri yoktur.

Aksi görüşlerde hiçbir şekilde ispatlanamamıştır. Bilimsel ve pozitif düşünenler, inkar yoluna gitmişlerdir. Aklını sevmeye, fikrini sevmeye, kendini sevmeye daha da yakınlaşmışlardır.

Bunları ispatlayamadıklarında, kendi kutsallarını ve kutsadıklarını yerine koyar. Bu makam, rütbe, ürün, akıl ve fikir olabilir.

Aradaki amaç arayıcı ve kavramlar, felsefeye inme ihtiyacı bulunur.

Yüce Rabbim, Doğmamız ve doğrulmamıştır. Onu akıl ile anlamak istiyorsak, Tanrı zannettiğimiz her şeyi reddetmemiz gerekir.

Allah kavramı, Tanrı ile çok yaygın kullanılıyor olsa da, Sinan Canan Hoca, bunu “Hak, gerçek yaratıcı irade, varlıktan bağımsız olarak var olarak” kullanıyor. Bu nedenle, Tanrıların tümünü reddetmeden Allah’a inanmak mümkün değil.

Konunun derininde, egoda varlığını ispat etmekten veya yokluğunu ispat etmekten değil, doğal hali ile kabul etmekten ve akıl ile kutsadıklarını reddetmekten gelir. Ancak bu şekilde Yüce Rabb’ine ulaşabilirsin.

--

--

Ferhat Ünlükal
Ferhat Ünlükal

Written by Ferhat Ünlükal

Fintek sektöründe deneyime sahip bir liderdir. İş dünyasında girişimcilik ve değer yaratma üzerine, bilgi ve deneyimlerini paylaşmaktadır​.

No responses yet