Tükenmişlik ve psikolojik güven

Ferhat Ünlükal
3 min readDec 28, 2022

--

İş yerleri profesyonel alanlar olarak tanımlanıyor ve rasyonel tercihler ile ilerlemesi öngörülüyor.

İnsanın duygusu olduğu düşünüldüğünde, bu rasyonalite ile çatışma durumu, ağır stres şartların ve sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor.

Stresli iş ortamlarındaki, ayrımcılık, eşitsizlik, iş yükü, insanları tüketecek seviyeye ulaşmış durumda.

Tükenmişlik sendromu iş gücünün en büyük sorunlarından biri. Bu durum, işe karşı motivasyonun düşmesi, performans düşüklüklerine sebep oluyor. Aidiyet duygusunun azalması, sessiz istifaları arttırıyor.

Sağlıksız ve güvensiz iş ortamına bağlı çalışanlar, sağlık problemleri ile karşılaşıyor. Değersizlik hissi ve yabancılaşma, çalışma hayatını olumsuz etkiliyor.

İş ortamında yaşanan strese bağlı kaygı bozuklukları, rekabetçi çalışma ortamında zafiyet olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle, problemler halı altına sürülüyor. Problemleri de görmek istemeyenler de zaten ön plana çıkıyor.

Sağlıklı bir iş ortamının yaratılması, bir kurum kültürü haline dönüşmesi gerekiyor. Yeni nesil şirketlerin artık bu konulara daha fazla eğilmeleri gerekecek.

Öncelikle iş ortamında psikolojik güven ortamının kurulması birincil konu haline dönüşüyor.

Psikolojik güven, kişilerin hiçbir cezalandırma veya küçük düşürülme kaygısı olmadan, çalışma arkadaşları ve yöneticileriyle paylaşımda bulunması, problemleri ve eleştirileri dile getirmesi anlamını taşıyor.

Psikolojik güven ortamında, yöneticiler ile başlayan şeffaflığın esas olması, güven odaklı bir kültür yaratılması, çıkan problemlere hızlı ve çözüm odaklı müdahale edilmesi anlamına geliyor.

Psikolojik güven ortamında, ruh sağlığının korunması daha kolay oluyor. Öncüllenen yapılar, ayrımcılık, dinlemenin olmadığı ortamlar, güven oluşmamasına ve ticaretin sürdürülebilir olmamasına yol açıyor.

Duyguların ifade edilmesi, açık ve şeffaf ortam sağlanması ve desteklenmesi, psikolojik güven için olmazsa olmazlardan.

Güvensizlik içerisinde insanlar kendilerine yöneliyor. Kendine bakma düzeyi müthiş şekilde arttı. Psikoloji artık kontrol edilmesi gereken bir noktaya geldi. Mutluluk bir takıntı. Bireyin çıkarları ve egosunun merkezinde oluşan kültürel kodlar, mutlu ol, kendine güven, kendini sev, pozitif ol mesajları ile şekilleniyor.

Hayatı pozitif ve negatif olarak okuyan, tek boyutlu bir anlayış ortaya çıktı. Bu da empati yoksunluğu anlamına geliyor.

Pozitif olmasını beklemek, standart bir talep haline dönüşüyor. Artık bir dayatmaya dönüşüyor. Artık olaylar gerçek dışı bir çerçeveye oturuyor.

Negatif olma durumu kriz ve eleştiri doğururken, mutlak pozitiflikte, krizi damıtma ve anlama yetisi olmadığında felaket getiriyor.

Duygularını yaşa. Onlar ile kal.

Onu anla. Altında ayakta kal.

Problemleri kabul et ve üzerinde düşün. Problemlerden kaçmak seni büyütmez.

Mutluluk konformist bir yanı vardır. Yaratıcı bir çabanın arkasında, mutlu olma dürtüsü yoktur. İşi yapmaya karar verdiğinizde, kan, ter ve gözyaşı ile karşılaşırsınız. Acı çekmeye hazırsınız demektir.

Daha verimli, daha yaratıcı olduğunuzda çabalar, sadece pozitif olarak sürdürülemez. Acı çekmeye hazırlıklı olmasınız.

Pozitif düşünce performansı engelliyor. Çünkü harekete geçmek için ihtiyaç duyulan enerjiyi tüketiyor.

Pozitif hayallar zihini kandırıyor. Bunları gerçek zannetmeye başlıyoruz.

Pozitifliğin sınırlarını iyi kavrayın. Kirlenmek güzeldir ve kirlenmekten kaçmayın, negatif hisleriniz sizin hikayenizi renklendirir.

Moodunuza göre takılın. Akışkan olun. Üzülün, sevin, kızın, sevinin, öfkenizi belli edin. Bu şekilde duyguların yıkıcı etkilerinden arınır ve dengeye gelirsiniz.

--

--