Tutku
Tutku, sözlükte ölçüyü, haddini aşan, güçlü istek durumundaki eğilim olarak geçiyor. Ruhbilimde istenç ve yargıları aşan güçlü bir coşku olarak.
İnsan bencil olduğu için, tutkuyu beyinsel olarak olumlu hale çevirmiştir. Tutkulu dediğimizde, istenen bir özellik olarak ortaya da çıkıyor.
Evet bazı şeyleri yapabilmek için tutkulu olmak gerekiyor. Örneğin girişimcilik tutku olmadan yapılabilmesi imkansız. Tutkulu olmanız için çocukluğunuzda birinin sizi ısırmış olması gerekir. Bir yerde yaralar açılmaz ise, o aşırılık hali ortaya çıkamaz. Esasında olması istenmeyen bir şey ile olmasını istediğiniz bir şeye koşarsınız.
Kurumsal yapılar, daha ölçülü ve snop hareket etmeyi severler. Snop’ta giyinişte, konuşma biçiminde, dilde, düşüncede toplumca gülünç ve doğala aykırı bulunan yapmacıklara ve aşırılıklara kaçan kimsedir. Seçkin görünmek amacıyla kimi seçkin çevrelerdeki görüşleri, yaşam biçimini benimseyen, onlara hayranlık duyan ve onlar gibi olmaya, davranmaya özenen kimse olarak geçer.
Peki kurumsal girişimcilikte nasıl bir karakter yapısını bekliyoruz. Tutkulu, o vizyonu benimsetmeye çalışan, ölçüsüz, haddini aşan bir karakter. Peki bu tipi kurumsal yapılarınızda istiyor musunuz? O nedenle kurumsal girişimcilikte cümle içerisinde bile tutarsızlıklar vardır. Hem haddini aşacak, hem de haddini bildireceksiniz. O zaman kurumların içerisinde bu insanları tutkanız mümkün olur mu? Tam da o nedenle, risk sermayesi yapıları ve girişimciliği destekleyen yapılar kurmak durumunda kalırsınız. Ancak bunu kurumsal olarak yapmazsınız.
Kurumsal yapılarda koyacağınız zihniyet ile girişimciler çatışma halinde olacaktır. Kurumsal yapıdaki insanlarınızı, daha ölçülü, sınırları olan, büyürken daha az ısırılmış, daha snop seçmek durumundasınız.
Ekonominin durumuna göre, bu profilleri sürekli değiştirmek durumundasınız. 1980–1990'lar üretimin revaçta olduğu, ne üretirsen sattığın, kurumsal üst yönetimlerin daha aristokrat olduğu yıllardı. Seçkin insanların ve seçkin görünmek isteyen snop yöneticilerin revaçta olduğu yıllar. Bu yıllarda, müşterinin ne söylediğinin bir önemi olmadığı, üreticinin ne üreteceğini kendi karar verdiği yıllar. Bu dönemde, iyi okullardan mezun, müşteriden uzak, akıllı topluluklar genellikle mühendisler yönetimlere geçti. Ekol okılllarda bu insan kaynağının ana üreticisi oldu.
1990–2000 'lerde müşteriyi anlayalım derken, bir anda pazarlamacılar çok popüler olmaya başladı. Ölçüsüz şekilde, pazarlama hikayeleri anlatan ve bu hikayelere aç olan sermaye, onları güç verdi. Bu dönemde genellikle pazarlamacı ve sürekli yüksek hedefler anlatıp, sonrada güçten zehirlenip, içerik olmadan yapamayan ve düşüşe geçeceğini anladığında da, sistemden maksimum karı çıkartmaya çalışan insanlar büyüdü. Bu dönemde, çok ciddi yolsuzluklar olduğu için, bu işinde ölçeklenmesi ve yönetilmesi ile ilgili problemler oluştu.
2000–2010'lu yıllarda pazarlamacı persfektifi, kişisel çıkarları ile ortaya çıkan yapılara karşı denetim ve finans persfektifinden kurumsal denetim ve kontrol ilkeleri olan yönetimler gelmeye başladı. Ölçülü, akıllı mühendisleri kullanarak, değer yaratma konusunda, CV’leri güzel, akıllı, uslu yapılara ancak sınav, ödev şeklinde yaptırılan işler sizi ticari başarıya götürmediği ve sürekli olarak iş geliştirme adı altında, ürün geliştiren ancak ölçeklenemeyen bir yapı oluştu.
2020–2030'ların dünyası girişimcilik, çeviklik, ölçüsüz şekilde ölçeklemenin olduğu bir dünya. Peki bunu akıllı mühendisler, ölçüsüz pazarlamacılar ve kontrollü denetçiler ile mi yapacağız. Cem YIlmaz’ın dediği gibi little litle in the middle. Küçük küçük ortaya karışık mı yapacağız?
Kurt ve kuzuların bir sal ile karşı kıyıya geçirilmesi hikayesini hepimiz duymuşuzdur. Hikayede kurt ve kuzuları aynı anda geçirirseniz, kurtlar kuzuları yiyecektir. İşte artık böyle bir kurt ve kuzu hikayemiz var elimizde.
Haddini bilenler ile hadsiz bir iş ve girişimcilik yapabilecek miyiz? Haddini bilenlerin sistem içerisinde kalabilmesi için, akıllı, uslu, snop, güzel CV’ler ile, ödev yapmaları gerekiyor. Bu kişilerin tutkuları, geçmişte yaşadıkları ile haddini aşan , vizyonu benimseyen ve benimsetmek için inançlı ve ateşli, girişimciler ile nasıl bir dünyaları olacak.
Kurumsal sistemler ilk versiyondaki akıllı insanları, politikacı ve katil fare olmaya zorlarlar. Politikacılar ise girişimci olamaz. Dolayısıyla kurumsal girişimcilik birbirine ters bir hikaye olarak sisteminizdeki tüm çarkları bozar.
Girişimcilik hikayesi için risk sermayesi kurma, onlara bağımsızlık verme, çapulcular ile çalışmak durumundasınız.
Steve Jobs’ta inovasyonu o çapulcular ile yapmıştı. Kendisi de çapulcuların, haddini aşanların, girişimcilerin gücünü biliyordu.
Odaklanmak tamamen hayır demeyi bilmekten geçer diyor Steve Jobs. Hayır deseysiniz, ego merkezli yapılarda kalabilir miydiniz? 1980–2010 yıllarının oluşturduğu kurumsal yapılar, bu nedenle geleceğe hazır değiller.
2020'ler onları 2030–2040'lara hazırlamak için değişim zamanı olacak. Ancak bu yapılarınız bu koşullarda elinizde kalacak mı?
Tutkular her zaman sizi iyiliklere götürmez bazen de kendi cehennemlerimize de tutkularımız ile gideceğiz. Tarihe bakarsanız, Nazilerde tutkuluydu. Tutkulu hayalcilik ile tutkulu gerçekçilik arasında da denge kurmak zorundasınız.
Liderlerin bu anlamda görevi, geçmişin kalıplarından kurtularak, kapsayıcı, çeşitlilik, adil ve eşit takımlarını kurmaları ve insanları dinleyerek,, birlikte kendi tutkularını, aşklarını oluşturmaları bunu da herşeyi ortaya koyacak, yüzleşebilecek kadar gerçekçi, hatalarını kabul eden, müşteri değerini unutmayacak kadar müşteriyi odağına alan, dünyanın hızına yetişip geçebilecek kadar çevik, odaklarını bozmayacak kadar hayır diyebilen ve tutkuları peşinden koşabilen, bu insanları sıkmadan denetim persfektifinden uzak daha özgürlükçü bir kap sağlamaktan geçiyor.
İçinizde bir duygu olmadan onu anlamanız çok zordur. Tutku yoksa tutkuyu anlamanız mümkün değildir. Kötülüğü anlamak için onun sizin içinizde de olması lazım. İyilikte kötülükte bir arada olacak. Sadece sizin seçimleriniz, haddini aşarak, bu çeşitliliği, kapsayıcılığı korumanız sizin mücadele alanınız olacak. Seçim sizin. Girişimciliğin neden kolay olmadığını ufakta olsa anladığınızı düşünüyorum.