Hayır demek

Ferhat Ünlükal
4 min readJun 19, 2022

Günümüz dünyasında, yoğun olmak kutsanır. Bu nedenle, hayatı bir koşturmaca ve yoğunluk olarak tanımlarız çoğu zaman. Değer yargısına paralel olarak, bu cevabı veriyor olabiliriz. Yoğun olmak artık aşk ve nefret ilişkisine dönmüştür. Meşgul olmak, talep görmek ve başarılı olmanın bir göstergesi olarak görülür.

Çok çalışan ve meşgul çalışlanlarımızın, işleri iyi yaptığına inanırız. İşe zaman harcanıyorsa, işte düzgün müdür? Değer yaratma konusu çoğu zaman gözden kaçar.

Meşgul olma duygusu, bize üretkenliğe takıntılı hale dönüştürdü. Hiçbir şey yapmadığımızda, kendinizi rahatsız hissediyor musunuz? Çünkü meşgul değil iken, mükemmel ve başarılı olmaya çalışmadığımız hissine kapılıyoruz ve otomatik olarak o zaman bir meşguliyet ile doldurmaya çalışıyoruz. Halbuki bu kişinin kendisinin farkına varmaması ve sürekli olarak uyuşturucu kullanması ile aynı şey değil mi? Zamanınızı boşa harcıyorsunuz.

Meşgul olma takıntısı bizi hasta ediyor. Bu oyunu oynayan herkes hastalanıyor. Uyku bozukluğu, depresyon, diyabet, hafıza bozukluğu, aşırı alkol tüketimi ve kalp hastalığına sebep oluyor.

Unutmayın, meşguliyet, şirketlerin net gelirlerine hiçbir etkisi yok. Çok iş yapıyor ciroyu arttırıyor, ancak değer yaratmıyor olabilirsiniz. İş sağlığı faturalarınızda kabarıyor olabilir. Bu sizin ilk ciro ve hiyerarşi arasındaki tanımlamalarınızı değiştirmediğiniz için kaynaklanıyor. Dünya değişti ve artık o dünyanın gerçeklerine göre hareket etmek durumundasınız. Eski Dünyadaki parametreleri bu dünyalarda da uygulamak sadece meşguliyet getirir.

Ara vermek, molalar enerjiyi arttırıyor ve yorgunluğu azaltıyor. Pillerinizi şarj etmeniz gerekir. Pil şarj tutmadığında ise, daha büyük sorunlarınız olur.

Molalar ve onun içerisinde sosyalleşme, ruhen ve bedenen sağlıklı olma halini destekler ve üretkenliği arttırır. Ekiplerin kendi molalarını almayı destekleyin. Bunu masraf olarak baktığınızda, pilin şarjı tutmaz ve pili büyük ihtimal ile yakarsınız.

İş yaşam dengesini korumak önemlidir. Her zaman meşgul ve çalışır halde görünmenize gerek yoktur. Her zaman çalışmaz gözükmemeye de dikkat edin.

Yönettiğiniz çalışanlar varsa, kendinize daha iyi bakın. Onların rol modelisiniz. Beklentileri siz belirliyorsunuz ve o nedenle size bakarlar.

Durmanız gerektiği yeri bilin ve durun. Önemli işlere odaklanın. Önceliklerinizi verin, zihniniz ve bedeniniz dur diyorsa da durun. Kendi öz farkındalığınıza önemli olan işleri yaparak başlayın.

Kişisel etkinliği yakalamak sanıldığı kadar da kolay değildir. Bu çabalarınız insanların veya teknolojinin sizi bölmesi ile sekteye uğrayabilir.

Dikkat ekonomisi çağında yaşıyoruz ve sürekli dijital bildirimler alıyoruz. Teknolojinin sizi bölmesine izin vermeyin ve tüm bildirimlerinizi devre dışı bırakın. İsterseniz teknolojik cihazları kapatabilirsiniz.

İnsanların beklentilerini sınırlama cesaretini kendinizde bulursanız, insanlardan kaynaklanan rahatsızlıkları da yönetebilirsiniz.

İletişim kanallarını değiştirerek, bu sorunların üstesinden gelebilirsiniz.

Sınırları koyun ve arkadaşlarınız size belli zaman aralıklarında ulaşabilsin. Toplantıları nedenlerini de açıklayarak, red edebilirsiniz. Çalışma arkadaşlarınız sizi bölüyor ise, ajandanızı güncel tutabilirsiniz. Toplantıları kabul etmek zorunda değilsiniz. Yorgunluk, fazla çalışmak kişisel etkinliğinizi azaltır. Uzun vadede bunun size olumsuz etkisi olacaktır.

Çalışma arkadaşlarınızı bölmemek için onları aramadan mesaj atın. Çalışma zamanlarına anlayış gösterdiğiniz ve sınırlarına saygı duyduğunuz bir ortam yaratın.

Bunun yanında sizi her zaman açık, sonsuz bilgi ve içerik sunan uygulamalarda sizi bölebilir. Sosyal medya bunun en güzel örneğidir. Mükemmel bir zaman hırsızıdır ve sonsuzlık hissi verirler. FOMO (Fear of Missing out) bir şeyleri kaçırma korkusunu tetiklerler.

Her şeye evet diyorsanız da, yine her zaman bölünürsünüz. Herkese yardımcı olan biri olarak kendinizi etiketletmeyin. Fazla iyi niyetli olmak zehir etkisi yaratır. Bunun için Fazla Fedakarlık Fazla Vefasızlık Getirir sözünü kullanırım. Şaman’a sormuşlar: Zehir nedir?”İhtiyacımızdan fazla olan her şey zehirdir’ demiş. ‘Bu güç olabilir veya tembellik, yiyecek, ego, hırs, ihtiras, kendini beğenmişlik, korku, öfke kıskançlık ve hatta iyi niyet.” Hayatı zehir etmeyin ve hayır demeyi bir an önce öğrenin.

Bunun yanında aşırı iyimserlik, zihnimiz mevcut olan süreden daha fazlasını yapabileceğimize inanmamıza izin verir. Zamanı planlarken, mevcut sürede ne kadar iş yapabileceğimizin farkında olmayız. Bunun yanında, yapacak çok işimiz var ve yeterince zamanımız olmadığı düşüncesi etkinliği azaltır ve kör bir paniğe yol açar.

Aşırı iyimserlik ve her şeye evet demek, 5N 1K, 5 Neden sorularını sorup, odağımızı bulmak yerine, zamanımızı doğal olarak kötü harcamamıza neden olur. Bu konuda Teoman, “Çok Kadın Hiç kadındır” der. Alibaba’nın kurucusu Jack Ma’da 9 Tavşan yakalamaya çalışıyorsanız öncelikle bir tanesine odaklanın der. Her şeyi olduğu ve istenildiği gibi kabul etmeyin. Bu konuda Hayır diyebildiğin kadar odaklanırsın yazımı da okuyabilirsiniz.

Sürekli e-posta, whatsapp’a ve sosyal medyadan gelen cevapları yanıtlamaya çalışmayın. Uzak durun.

Zaman sınırlı kaynaktır. İş için belirli zamanınız vardır. Kapitalist sistem tüm zamanınızı ona harcamasını ister. Kavanozun kapasitesi sınırlıdır. Bu nedenle neye evet neye hayır dediğiniz sizi siz yapar. Eğer sorulmuyor ve yapılıyorsa da, o daha da büyük bir problemdir. Siz artık köleleşmişinizdir. Sizin fikrinizi bile almayan yönetimler ile çalışmayın. Hayır demek rahatsız edici bir duygudur. Bunun için endişe ediyor olabilirsiniz.

Hayır dediğinizde, bunun sebeplerini açıklayın. Güç merkezli yapılar, bunun gücüne karşı bir hareket olduğunu açıklayabilir. Güç zehirlenmesi yaşayanlar ise, sizin seçim hakkınızın olmadığını söyleyebilir.

Hayır demeyi öğrenmek, kişisel olarak etkili olmak isteyen herkes için önemli bir beceridir. Zira önceliği olan konulara odaklanmak için zaman ihtiyacını karşılar. Makul bir şekilde verilen hayır yanıtı, zaman kaybına yol açabilecek yeni bir anlaşmazlık ihtimalini azaltır.

O zaman hayır’ı nasıl diyeceğimize bakmamız lazım. Güç odaklı yapılar, hayırı kabul etmezler. Bu nedenle, söyleyiş tarzınız önemlidir.

Öncelikle, hayır deme sebebinizi paylaşmaya hazır olmalısınız. Neyi kaçırdığınızı bildiğinizi söylemelisiniz. Karşınızdaki kişinin reddedilme konusunda daha iyi hissetmesini sağlayın. Onun fikrinin ve isteğinin kötü olmaktan öte, gerçekten önceliğinizi açıkça belirtin. Kendinize ihtiyatlı bir şekilde güvenin. Yapılacak doğru şeyin bu olduğunu bilmekle bu konuda baskıcı olmak arasında denge kurun. Baskıcı olmak her zaman iyi sonuçlar vermez.

Hayır demek için izin isteyin. Gerekçelerini ortaya koyun ancak bir üstünüz sizden istiyorsa, dinlemek istemezsen, üstlenir ve elimden geleni yaparım mesajı verebilirsiniz.

Hayır demek, bunu yapmayı öğrenmeyi, bunu yapacak cesareti bulmayı gerektirir. Bunu yaparsanız, diğer projelere ve önceliklere evet demek için alan yaratırsınız. Kişisel etkinliğini geliştirmek için önemli bir beceridir.

Hayır demek sizi özgürleştirir.

--

--

Ferhat Ünlükal

Fintek sektöründe deneyime sahip bir liderdir. İş dünyasında girişimcilik ve değer yaratma üzerine, bilgi ve deneyimlerini paylaşmaktadır​.